Efendimizin (S.A.V.) Mübarek Resimleri








0 σχόλια:

Hz. Muhammed (S.A.V) - Veda Hutbesi




Allaha sükürler olsun, sen beni ve bütün sana inananlarin günahlarini af et ya rabbi. Kalbimize imanimizi ver, üzerimize sevgini ve merhametini ver ya rab. Hamd olsun sana ya rabbi.

0 σχόλια:

Hz. Muhammed (S.A.V.) İN HAYATI



HZ. MUHAMMED (S.A.V) İN HAYATI
















































0 σχόλια:

TEMA

http://besttheme.net/2011/firecrow-blogger-template/

0 σχόλια:



Devamı Oku: Blogunuzda Mp3 Dİnletmek İÇİn

0 σχόλια:

Amerikalı askerlerin SOMALİ'li kardeşimize yapdıkları işkence'yi yine kendi fotoğraf makinalarıyla anı olsun diye çekiyorlar... Allah bize vekil olarak yeter. Balta döner sap döner, gün olur devran döner

0 σχόλια:

Derlenmiş Kitaplar Programı

Derlenmiş Kitaplar Elmalı Meali, Esmaü-l Hüsna, Veda Hutbesi, Surelerin Hakkında Bilgi, Peygamber Efendimizin İsimleri, Kırk Hadis...

İndirmek İçin TIKLA:

0 σχόλια:

Sevgili Peygamberim

Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hayatı.

  Yükle => 600 kb 

1 σχόλια:

Arapça-Osmanlıca-Farsca-Türkçe Sözlük 1.72 beta



Arapça, Osmanlıca, Farsça <->Türkçe Beta sürümü. Aynı anda Türkçe, Arapça, Osmanlı Türkçesi ve imlası, Farsça arama yapabileceğiniz şekilde tasarlanmıştır.

0 σχόλια:

RTword 2.51 Beta Kelime işlemci

Arapça ve Türkçe yazabileceğiniz Word programı görsel olarak da Türkçe ve Arapça olarak klavye eklenmiştir. 

 İndirmek İçin Tıkla: 3,5 mb

0 σχόλια:

RT klavye Arapça Türkçe v2.54


RT klavye Arapça ve Türkçe yazabileceğiniz görsel bir klavye. Diğer word corel photshop gibi  programlara kopyalama ve yapıştırma yapabilirsiniz. Görsel olarak mouse ile de yazabilirsiniz. İleriki versionlarda osmanlica harfler de eklenecektir.


Yükle => 3 mb

0 σχόλια:

Kur'anı Kerim Öğreniyorum Programı Pc


"Sizin en hayırlınız Kur'an-ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir." - Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)

Kur'an'ı Kerimi tecvitle öğrenmek isteyen kardeşlerimiz bu programı indirsin ücretsizdir.

0 σχόλια:

EBU HANİFE BİN SABİT (RA)



 Daha çocuktu Arkadaşlarıyla oyun oynuyordu.
 Bir gurup müslüman yanına geldi ey NUMAN şehrimize dehri geldi (yani herşeyin kendi kendine oldu diye idda eden bir kişi en islam alimleriyle tartışmaya geldim bugüne kadar gittigim heryerde onları yendim varsa aliminiz buyursun gelsin dedi. 
Bizde sen bizim büyük alimlerimizi yenemezsin bizim kücük alimimiz var onu yenersen büyüklerine öyle sıra gelir dedik oda kabul etti ve sana geldik, yarın ikindi namazında filan orda olurmusunuz?

 NUMAN (RA) bir ara oyun işinden kendini çekti -tamam olur dedi. Müslümanlar sevinerek gittiler çünkü hz. numan (r)küçük yaşta kur'an'ı kerimi ve diğer ilimleri yutmuştu.
 Daha çocuk yaşta meşhur biri olmuşdu bile ertesi gün namaz kılınmıştı .Ama ortalıkta hz. numan (RA) görünmüyordu biraz beklediler gelmedi .O kafir bilgin benim karşıma çıkacak alim zor bulunur -boşuna beklemyin gelmez. diyordu Müslümanlar zor durumda kalmıştı derken nefes nefese EBU HANİFE NUMAN BİN SABİT (RA)içeri girmişti.
 Camidekiler -ey numan nedir bu hal -sormayın bildiginiz gibi benim evim ırmağın öbür tarafında ikindi namazına yetişmek için biraz erken çıkmıştım ve köprüyü nehir taşmış köprüyü götürmüştü Geçemedim bekledim birden ne göreyim dagdan ağaçlar kendi kendine kesildi biçildi çivilendi kayık oldu bende bindim ancak geldim. Bunun üzerine bilgin kibirlenerek -Sizin aliminiz bumu ? huzuruma gelince ne söyliyecegini şaşırdı söyledigini duyuyormusunuz? hiç agaç kesilir biçilirde kayık olurmu hemde yürüyerek gelirmi NUMAN (RA) -yani olmazmı -tabi olmaz hiç imkan varmı -ey allahın kulu bir kayıgın kendine kendi kendine olmayacına inanmıyorsunda şu koskokoca şu göklerin ve yerin nasıl kedi kendine olduguna ve hareket ettiğine inanınıyorsunuz? -bu tabiyatcı bilginin zihnini kökten degiştirdi kısa bir suskunluktan sonra -tamam ey numan inandım ki herşeyi yaratan yaşatan allah'ü teala. Böylesine inandırıcı cevabı yeni buldum şüphem kalmadı . ama ALLAH'hı neden göremiyoruz? dedi -bana bir süt getirin.Getirdiler -Bu sütün yağı varmıdır? diye sordu -evet vardır -Göster bakalım -var ama nasıl göstereyim -işte ALLAH'(CC) da vardır.ama bizim gözümüzsınırlı oldugu için onu (CC)hü göremez o bilgin -peki inandık!HER ŞEYİ YARATAN ALLAH YARATTI HAŞA ONU KİM YARATTI diye bir soru aklıma geliyor EBU HANİFE (RA) -Siz peşi peşine eklenmiş sap arabalarını sördünüzmü -evet !dedi EBU HANİFE (ra) -3-5 araba birbirine baglanmıştır .hepsini bir at çeker şimdi soruyorum.en sondaki arabayı kim çeker -onun önündeki -ONU KİM ÇEKER -onun önündeki -ya hepsini kim çeker -atlar çeker -PEKİ ATLARI KİM ÇEKER -kimse çekmez atlarda çekme gücü var -Evet aynen bunun gibi sizi bizi yeri ve gökleri yaratan ALLAH (cc) dur. Ama onu yaratan yoktur .Çünkü ALLAH (cc)da yaratma gücü vardır . O' ndan başka herşeyde yaratılma özelligi vardır. YATATILAN YARATMAZ YARATICI YARATILSAYDI HAŞA ALLAH' DA (CC) BİZİM GİBİ ACİZ OLURDU YARAMAZDIKİ. ÇÜNKÜ YARATMAK BİR ŞEYİ YOKTAN VAR ETMEK VE CAN VERMEK MANASINA GELİR insanlar var olanları birbirine katarak veya değiştirerek içat edebilirler .Yoktan var edmez ve ve can veremezler -peki benim yerim bura yönüm de şöyle ya HAŞA ALLAH 'IN yönü ve yeri nasıl ve nerde ? EBU HANİFE (r) -bir mum isitedi ve yaktı .Söylermisin şu anda yayılan ışıgın yönü neresi? -ben ne bileyim hertarafa yayıldı yerini ve yönünü tesbit etmek mümkünmü? -siz daha ışıgın yönünü ve yerini tesbit edemiyorsunuzda HAŞA ALLAH (CC)için nasıl böyle birşey düşünebilirsiniz. zaman ve mekan yokken ALLAH (CC) vardı.bunlar yaratıklar için söz konusunusudur.YARATICI için degil Bütün bunlardan sonra o bilgin -benim şüphelerim kalmadı EY NUMAN ben nice alimlerle karşılaştım sizin gibi beni tatmin een çıkmadı. hepiniz şahit olunuzki der. ve kelime-i şahadeti getirir ve müslüman olur 'EŞŞEDÜ EN LA İLAHE İLLALAH VE EŞŞEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDUHÜ VE RESÜLULLAHÜ' Manası'Ben gördüğüm şeylerden daha çok inandımki ALLAH (cc)dan başka ibadete layık olan hiçbir ilah yoktur Yine ben gözümle gördügüm şeylerden daha çok inandımki hz muhanmet (s.a.v)efendimiz allahın kulu ve resülüdür'diye kelime-i şahadet ve bunu kalbiyle tastik rdrn kimse islama gelir. EBU HANİFE BİN SABİT (RA)daha çocuktu Arkadaşlarıyla oyun oynuyordu Bir gurup müslüman yanına geldi ey NUMAN şehrimize dehri geldi (yani herşeyin kendi kendine oldu diye idda eden bir kişi )Ben islam alimleriyle tartışmaya geldim bugüne kadar gittigim heryerde onları yendim varsa aliminiz buyursun gelsin dedi. bizde sen bizim büyük alimlerimizi yenemezsin bizim kücük alimimiz var onu yenersen büyüklerine öyle sıra gelir.dedik oda kabul etti ve sana geldik yarın ikindi namazında filan orda olurmusunuz NUMAN (RA) bir ara oyun işinden kendini çekti -tamam olur dedi Müslümanlar sevinerek gittiler Çünkü hz. numan (r)küçük yaşta kur'an'ı kerimi ve diğer ilimleri yutmuştu Daha çocuk yaşta meşhur biri olmuşdu bile Ertesi gün namaz kılınmıştı .Ama ortalıkta hz. numan (RA) görünmüyordu Biraz beklediler gelmedi .O kafir bilgin benim karşıma çıkacak alim zor bulunur -boşuna beklemyin gelmez. diyordu Müslümanlar zor durumda kalmıştı derken nefes nefese EBU HANİFE NUMAN BİN SABİT (RA)içeri girmişti. camidekiler -ey numan nedir bu hal -sormayın bildiginiz gibi benim evim ırmağın öbür tarafında ikindi namazına yetişmek için biraz erken çıkmıştım ve köprüyü nehir taşmış köprüyü götürmüştü Geçemedim bekledim birden ne göreyim dagdan ağaçlar kendi kendine kesildi biçildi çivilendi kayık oldu bende bindim ancak geldim. Bunun üzerine bilgin kibirlenerek -Sizin aliminiz bumu ? huzuruma gelince ne söyliyecegini şaşırdı söyledigini duyuyormusunuz? hiç agaç kesilir biçilirde kayık olurmu hemde yürüyerek gelirmi NUMAN (RA) -yani olmazmı -tabi olmaz hiç imkan varmı -ey allahın kulu bir kayıgın kendine kendi kendine olmayacına inanmıyorsunda şu koskokoca şu göklerin ve yerin nasıl kedi kendine olduguna ve hareket ettiğine inanınıyorsunuz? -bu tabiyatcı bilginin zihnini kökten degiştirdi kısa bir suskunluktan sonra -tamam ey numan inandım ki herşeyi yaratan yaşatan allah'ü teala. Böylesine inandırıcı cevabı yeni buldum şüphem kalmadı . ama ALLAH'hı neden göremiyoruz? dedi -bana bir süt getirin.Getirdiler -Bu sütün yağı varmıdır? diye sordu -evet vardır -Göster bakalım -var ama nasıl göstereyim -işte ALLAH'(CC) da vardır.ama bizim gözümüzsınırlı oldugu için onu (CC)hü göremez o bilgin -peki inandık!HER ŞEYİ YARATAN ALLAH YARATTI HAŞA ONU KİM YARATTI diye bir soru aklıma geliyor EBU HANİFE (RA) -Siz peşi peşine eklenmiş sap arabalarını sördünüzmü -evet !dedi EBU HANİFE (ra) -3-5 araba birbirine baglanmıştır .hepsini bir at çeker şimdi soruyorum.en sondaki arabayı kim çeker -onun önündeki -ONU KİM ÇEKER -onun önündeki -ya hepsini kim çeker -atlar çeker -PEKİ ATLARI KİM ÇEKER -kimse çekmez atlarda çekme gücü var -Evet aynen bunun gibi sizi bizi yeri ve gökleri yaratan ALLAH (cc) dur. Ama onu yaratan yoktur .Çünkü ALLAH (cc)da yaratma gücü vardır . O' ndan başka herşeyde yaratılma özelligi vardır. YATATILAN YARATMAZ YARATICI YARATILSAYDI HAŞA ALLAH' DA (CC) BİZİM GİBİ ACİZ OLURDU YARAMAZDIKİ. ÇÜNKÜ YARATMAK BİR ŞEYİ YOKTAN VAR ETMEK VE CAN VERMEK MANASINA GELİR insanlar var olanları birbirine katarak veya değiştirerek içat edebilirler .Yoktan var edmez ve ve can veremezler -peki benim yerim bura yönüm de şöyle ya HAŞA ALLAH 'IN yönü ve yeri nasıl ve nerde ? EBU HANİFE (r) -bir mum isitedi ve yaktı .Söylermisin şu anda yayılan ışıgın yönü neresi? -ben ne bileyim hertarafa yayıldı yerini ve yönünü tesbit etmek mümkünmü? -siz daha ışıgın yönünü ve yerini tesbit edemiyorsunuzda HAŞA ALLAH (CC)için nasıl böyle birşey düşünebilirsiniz. zaman ve mekan yokken ALLAH (CC) vardı.bunlar yaratıklar için söz konusunusudur.YARATICI için degil Bütün bunlardan sonra o bilgin -benim şüphelerim kalmadı EY NUMAN ben nice alimlerle karşılaştım sizin gibi beni tatmin een çıkmadı. hepiniz şahit olunuzki der. ve kelime-i şahadeti getirir ve müslüman olur 'EŞŞEDÜ EN LA İLAHE İLLALAH VE EŞŞEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDUHÜ VE RESÜLULLAHÜ' Manası'Ben gördüğüm şeylerden daha çok inandımki ALLAH (cc)dan başka ibadete layık olan hiçbir ilah yoktur Yine ben gözümle gördügüm şeylerden daha çok inandımki hz muhanmet (s.a.v)efendimiz allahın kulu ve resülüdür'diye kelime-i şahadet ve bunu kalbiyle tastik rdrn kimse islama gelir.

0 σχόλια:

VAY HALİNE VAY HALİNE




 

► Kötülüğü aşlayanın, müslümanı taşlayanın,
► Besmelesiz başlayanın vay haline, vay haline.
►Cemaati bölenlerin marifetmiş bilenlerin,
► Bu duruma gülenlerin vay haline, vay haline.


► İpi eğri bükenlerin, fitne fucur ekenlerin,
► Burda başı çekenlerin vay haline, vay haline.
► Olur ondan şeytan razı,çünkü kılmıyor namazı,
► Al kızıda ver papazı, diyenlerin vay haline.


► Gezer durur dağı düzü, söyler türkü dinler sazı,
► Bir çok zengin müslümanlar, yazlıklarda tur atarlar,
► Nerdedir bu evin kızı, sormayanın vay haline.
► Hayır dersen kaş çatarlar, böylelerin vay haline.


► Faiz helal sayanların, inançları kayanların,
► Söz verip de cayanların vay haline, vay haline.
► İnanmayın asla sakın, ayağı çukura yakın,
► Siz benim kalbime bakın, diyenlerin vay haline.


► Belli değildir sayısı, ne emmi var ne dayısı,
► Alıp banka kredisi, batanların vay haline.
► İşle yoktur hiç arası, bitmek bilmez numarası,
► Birde vardır palavrası, atanların vay haline.


► Sürsem çarpışmaz cephede, gözlerine inmiş perde,
► Tembel, tembel kanepede, yatanların vay haline.
► Yığıştırır dünya malı, ne olacak onun hali,
► Tezgahında çürük malı, satanların vay haline.


► Faydası yok talimlerin, merhametsiz zalimlerin,
► Yamuk yapan alimlerin vay haline, vay haline.
► Bir gün bükülür berat'ın, altı ateştir sırat'ın,
► Şuur'suz bir cemaatin vay haline, vay haline.


► Yeşil ağaç söktürenin, komşusuna çektirenin,
► Suya kurşun döktürenin vay haline, vay haline.
► Ele veriyor telğıni, kaçırır varis malını,
► Çöpü ile bir salkımı yutanların, vay haline.


► Dikkatine anaların, katil olan bayanların,
► Karnındaki bebelere, kıyanların vay haline.
► Kökü batsın tabu'ların, suçu ne ki sabi'lerin,
► Çocuk kesen cani'lerin vay haline, vay haline. sabi'lerin,


► Lider'ini eder razı, ne şehit'dir nede gazi,
► Olupda burda niyazi, gidenlerin vay haline.
► Boşuna harcar zamanı, geldi işte ecel anı,
► Kurtaramazsan imanı vay haline, vay haline.


► Bilmez misin? dünya fani, bir çok tanıdığın hani,
► Kolay vermez isen canı vay haline, vay haline.
► Eğer senden küserlerse, ilgisini keserlerse,
► Musallada şahidlerin, susarlarsa vay haline.


► Dünya malı devşirirsen, ordan burdan aşırırsan,
► Varisleri birbirine, düşürürsen vay haline.
► Kat edersin bu yolları, yaşamadın doğruları,
► Kabirdeki soruları, bilemezsen vay haline.


► Münker Nekir kızarlarsa, vurup başın ezerlerse,
► Yılan çiyan vucudunu, sararlarsa vay haline.
► Mahşer yeri kurarlarsa, yaptığını sorarlarsa,
► Kitabını sol tarafdan, verirlerse vay haline.


► Alacaklılar yanyana, mahçub olursun mevla'na,
► Onların günahı sana, yüklenirse vay haline.
► Kılmadınsa kazaların, o gün çoktur zararların,
► Dilin susar azaların, söylenirse vay haline.


► Defterini açarlarsa, orta yere saçarlarsa,
► O gün senden sevdiklerin, kaçarlarsa vay haline.
► Halkaları takarlarsa, cehennem'e atarlarsa,
► Firavun'a seni komşu, yaparlarsa vay halin.


► İrfan bak sen haline,
► Düşmüşsün nefsin eline,
► Sahib olmazsan diline,
► İşte ozaman vay haline vay haline.!!

0 σχόλια:

Güzel Resim Animasyonları

















0 σχόλια:

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü


Boykot Bölümü
Amerikalı askerlerin SOMALİ'li kardeşimize yapdıkları işkence'yi yine kendi fotoğraf makinalarıyla anı olsun diye çekiyorlar... Allah bize vekil olarak yeter. Balta döner sap döner, gün olur devran döner



Boykot Bölümü

Mazlumun Bedduasından Kork ! Onun Vekili HAKTIR . HAKKI Bilmeyene , Her Ceza Müstehaktır



Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü



Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

Boykot Bölümü

0 σχόλια:

Ölümden Sonra (Belgesel)




0 σχόλια:

Cennetten Mektup











Cennetten Mektup 1


 

Cennetten Mektup 2

 

0 σχόλια:

Kabirden Mektup

 -Yusuf Ziya Özkan 1/2












-->






0 σχόλια:

PEYGAMBERLERE İMAN

Peygamberler, Yüce Allah'ın insanlar arasından seçtiği, insanlarla kendi arasında elçilik görevi verdiği kimselerdir. Peygamberlik Allah vergisidir, çalışmakla, istemekle elde edilmez.
Peygamberlerin bir kısmına kitap verilmiştir, bir kısmına verilmemiştir. Kendilerine kitap verilmeyen peygamberler kendilerinden önce yaşamış, yada kendi zamanlarında yaşayan bir peygambere verilen kitaba göre insanlara doğru yolu göstermişlerdir. Kitap verilen peygamberlere "RASÛL" denir. Kitap verilmeyen peygamberlere ise "NEBÎ" denir.
İnsanların peygamberlere ihtiyacı vardır. Çünkü: insan aklıyla her şeyi bilemez. Allah'a nasıl inanacağımızı, nasıl ibadet edeceğimizi, doğruyu, yanlışı, haramı, helali, güzeli, çirkini bize peygamberler öğretirler.
Her Peygamberde şu sıfatlar ve nitelikler bulunur:
a) SIDK: Peygamberler doğru ve dürüst kimselerdir. Yalan söylemezler. Hile ve haksızlık yapmazlar. Din adına ne söylemişlerse hepsini Allah'tan almışlardır. Aldıklarını da olduğu gibi insanlara ulaştırmışlardır.
b) EMANET: Peygamberler her yönden güvenilir kimselerdir. Hıyanet ve güvensizlik getirecek davranışları olmaz.
c) TEBLİĞ: Peygamberler Allah'tan aldıkları tüm bilgileri, emir ve yasakları olduğu gibi, hiç bir değişikliğe uğratmadan, eksiksiz olarak insanlara ulaştırma görevini yerine getirirler.
d) FETANET: Peygamberler akıllı, zekî kimselerdir. Ahmaklardan peygamber olmaz.
e) İSMET: Peygamberler örnek kişilerdir. Bu sebeple Allah peygamberleri günah işlemekten korumuştur. Bu nitelik, sadece peygamberiere aittir. Peygamberlerden başkası kim olurlarsa olsunlar günahtan korunmuş sayılamazlar.
Peygamberler melek değil, bizim gibi birer insandır. Yerler, içerler, her türlü beşerî hayatı diğer insanlar gibi yaşarlar. Ömürleri sona erince de ölürler.
Kur'an'ı Kerîm'de ismi geçen Peygamberler şunlardır:
Adem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İshak, İbrahim, İsmail, Şua'yb, Lût, Yakûp, Yusuf, Musa, Harun, Davûd, Süleyman, Eyyüb, Zul'kifl, İlyas, Elyasa, Zekeriyya, Yunus, Yahya, İsa ve Muhammed Aleyhisselam'dır.
Uzeyir, Lokman ve Zül'karneyn'in isimleri de Kur'an'ı Kerîm'de geçmektedir. Bu kimselerin peygamber mi, yoksa Veli mi olduğunda ihtilaf vardır. Bunlar da peygamber kabul edilirse Kur'an'ı Kerîm'de ismi geçen peygamberler 28 olur.
Peygamberler yüce Allah tarafından "MUCİZE" ile desteklenmişlerdir. Mu'cize, peygamberlerin gösterdiği olağanüstü hallerdir. Allah'ın izni olmadan hiç bir peygamber mu'cize gösteremez. Peygamberimizin pek çok mucizesi vardır. Fakat O'nun en büyük mu'cizesi Kur'an'ı Kerîm'dir.

0 σχόλια:

Canlı Yayın



0 σχόλια:

CANLI-Medine-İ Münevvere








Suudi Arabistan’ın batısında, Kızıl Deniz’e 193 kilometre mesafede konumlanan Medine ülkenin dördüncü büyük kenti konumunda. Eski adı Yesrib olan kent; Medirra, Medirke, Meddiyne, Mezzine isimleriyle de anılmıştır.
Hz. Muhammed 622 yılında Mekke’nin 338 kilometre kuzeyindeki Yesrib’e hicret ettiğinde kentin adını “Medinet ül Münevvere (Aydınlanmış Şehir)” olarak değiştirmişti. Hz. Muhammed’in kabrinin bulunduğu Medine, Madīnat an-Nabī (Peygamberler Şehri) olarak da anılır. Şehir, Hac dönemi dışında da Umre ziyareti için gelenlerle dolu. 1517 yılından sonra yüzyıllar boyu Osmanlı toprağı kalan Medine’ye, II. Abdülhamit döneminde tren yolu inşa edilmiş, İstanbul-Medine arasındaki yol üç güne inmiştir. I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı’nın elinden çıkan Medine, 1924 yılında Ibn Suud ailesi tarafından Suudi Arabistan topraklarına katıldı.
Günümüzde Mekke ile birlikte Hac duraklarının en önemlisi konumundaki Medine, her yıl milyonlarca Müslüman’ı ağırlıyor.


Gezilebilecek YerlerMescidi Nebevi: Hicret’in ardından Hz. Muhammed ve ashabı tarafından inşa edilmiş, Mekke’deki Mescid-i Haram’ın ardından İslam dünyasının en kutsal ikinci camii konumundadır. Mescidi Nebevi başlangıçta basit bir yapıydı; hurma kütüklerinden sütunları, hurma dallarından çatısı, bir adam boyunda avlu duvarlı bir mescitken, 654 yılındaki depremden sonar tekrar yapıldı, Emevi ve Abbasi dönemlerinde de yapımı devam etti. Hz. Muhammed’in yanı sıra halifeler Hz. Ebu Bekir ve Hz. Osman’ın kabirleri de bu camidedir.

Uhud Dağı ve Kabristanı: Mescid-i Nebevi’ye 5 kilometre mesafedeki 110 metrelik Uhud Dağı’nın eteklerinde İslam tarihinin en önemli savaşlarından biri yapılmıştır. Hac zamanı buraya gelenler şehitliği, okçular tepesini, savaşın vuku bulduğu diğer alanları ve Hz. Hamza ile 70 sahabenin kabirlerini ziyaret ederler. 

Yedi Mescidler: Hendek Savaşı’nın yapıldığı bölgede, ordu komutanlarının çadırlarının bulunduğu yerlere, birbirine yakın yedi küçük mescid yapılmıştır. Bunlara “Yedi Mescidler” denir, hac için Medine’ye gelenler burayı mutlaka ziyaret eder.

Mescidi Kıbleteyn: Mescid-I Nebevi’ye 5 kilometre mesafedeki camide Hz. Muhammed bir gün namaz kılmaya her zamanki gibi Mescid-i Aksa yönünde başlamış; ancak namazın son iki rekatında Kabe istikametine dönmüştür. Bu yüzden bu camiye iki kıbleli mescid anlamındaki Mescid-i Kıblateyn denir.

Kuba Mescidi: İslam aleminde cemaatle namaz kılmak için inşa edilen ilk camidir. Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ederken, Medine’ye 5 km. mesafedeki Kuba’da 14 gün kalmış, bu süre içinde bir mescit inşa etmiş ve burada namaz kılmıştır.

Cuma Mescidi: Kuba Mescidi’ne 350 metre mesafedeki yapı, Hicret sırasında Kuba’da kalmış, caminin bulunduğu alandaki namazgâhta ilk Cuma hutbesini okumuştur. Cami bu olaya istinaden yapılmıştır.

Cennetül Baki: Yeri Hz. Muhammed tarafından seçilen kabristana ilk gömülen Osman bin Muz'un oldu. Hz. Muhammed, cenazenin defninden sonra, mezarın baş ve uçlarına yanından getirdiği ilk taşı koyarak, “Bu ahirete ilk gidenimizdir” dedi. Bu mezarlığa daha sonra vefat eden oğlu İbrahim ve peygamber ailesine mensup birçok kişi defnedildi.

Hz. Ali Mescidi: Mescid-i Nebevi’ye 290 metre uzaklıktadır. Hz. Muhammed bayram namazlarını burada kıldırmıştır. 

Hz. Ebu Bekir Mescidi: Amiddiye sokağının köşesindeki camide Hz. Ebubekir bayram namazları kıldırdığı için bu isimle anılır.

Hz. Ömer Mescidi: Mescid-i Nebevi’ye 455 metre uzaklıktadır. Hz. Ömer bayram namazlarını burada kıldırmıştır; cami günümüzde ibadete kapalı. 

Mescid-i Gamame: Musalla Mescidi olarak da bilinir. Hz. Muhammed’in Medine’deki ilk bayram namazı ve son dört bayram namazını burada kıldırdığı rivayet edilir. Osmanlı Padişahı I. Abdülmecit tarafından yaptırılan irili ufaklı 10 kubbeli mescit bir bulutu andırır.

Şehir Surları: Şehrin dışında, 12. yüzyılda oval şekilde inşa edilmiş, boyu 9 ile 12 metre arasında değişen bir kale vardır. Kulelerle korunan kalenin dört girişinden Bab-al Salam yani Mısır Kapısı en görkemli olanıdır.

Kültür ve EğlenceMedine ilk İslam devletinin kurulduğu şehir olarak, İslam kültürünün merkezindeki iki yerden biridir. Şehirdeki tüm tarihi eserler İslam kültür ve tarihinin önemli yapıları konumundadır. 2006 yılında Suudi Arabistan yönetimi tarafından Knowledge Economic City of Medina ismiyle toplam 7 milyar dolar bütçeli bir proje başlatıldı. Bilgi tabanlı bir ekonomi kenti yaratarak dünya çapında hizmet vermeyi düşünen bu proje ile Medine modern kültüre ait bir yapıya kavuşacak.

Yeme İçmeMedine’de tüm Müslüman ülkelerin mutfaklarına ait restoranlar bulabilirsiniz. Özellikle Hindistan, Pakistan ve Bangladeş restoranları yoğunlukta. Birkaç Türk lokantası da bulmak mümkün. Çin, Endonezya ve Mısır restoranları da görebilirsiniz. Bunlar dışında pek çok yabancı ve yerli fast food restoranı bulabilirsiniz. Eğer lüks bir otelde kalıyorsanız, güvenle yemek yiyebilirsiniz. Sokakta bulabileceğiniz en ucuz yemekler shwarma taamiya denilen vejetaryen sandviç, foul denilen fasulye ve tameez denilen lavaş ekmeği içindeki yiyecekler. Medine’de uygun fiyata meyve bulabilirsiniz.

AlışverişMedine’de özellikle Hac alışverişine uygun eşyalar bulabilirsiniz. Tespihler, kutsal mekânları gösteren magnetler, resimler, Kuran-ı Kerim, ezan okuyan saatler bunlardan bazıları. Kutsal mekânlara yakın yerlerdeki bu tür eşyalar satan dükkânlar dışında oldukça lüks alışveriş merkezlerinde istediğiniz her tür eşyayı satın alabilirsiniz. Uygun fiyatlı elektronik eşyalar bulabilirsiniz; ama her zaman pazarlık yapın. Pek çok Türk Medine’de ticaret yapıyor, alışverişte mutlaka rastlarsınız.

0 σχόλια:

CANLI-Kabe Mekke-i Mükerreme


CANLI-Kabe Mekke-i Mükerreme














MEKKENİN FETHİ

Hicretin 8. yılı Şaban ayında, Benî Bekir kabîlesi, Hz. Muhammed'in himâyesinde bulunan Huzâa kabîlesine bir gece baskını yaptı. Baskın sonunda Huzâalılardan 23 kişi ölmüş, sağ kalanlar Harem-i Şerîf'e sığınarak kurtulabilmişlerdi.

Bu olay Hz. Muhammed'e intikal edince, Kureyş'e derhal bir elçi göndererek öldürülen Huzâalılardan diyetlerinin ödenmesini, veya Benî Bekir Kabîlesinin himâyesinden vazgeçilmesini ve bu iki şarttan biri kabûl edilmediği takdirde, Hudeybiye Anlaşmasının bozulmuş sayılacağını, bildirdi.

Kureyşliler, ilk iki şartı kabûl etmeyip Hudeybiye anlaşmasını bozduklarını bildirdiler. Daha önce fiilen bozdukları antlaşmayı, böylece resmen de bozmuş olan Kureyşliler, kısa süre sonra hatalarını anlayıp, anlaşmayı bozduklarına pişmân oldular. Hemen anlaşmayı yenilemek ve barış süresini uzatmak üzere Ebû Süfyân'ı Medine'ye yolladılar.

Ebû Süfyân, Hz. Muhammed'e başvurdu. Olumlu bir sonuç alamadı. Başta Ebû Bekir, Ömer olmak üzere ashâbın ileri gelenleriyle bir bir görüştü, barışın yenilenmesi için desteklerini istedi. Fâtıma'yı ziyâret ederek O'ndan yardım bekledi. Fakat hiç bir netice elde edemedi. Bunun üzerine Mekke'nin yolunu tuttu.

Dönüşünde olup bitenleri olduğu gibi Mekkelilere anlattı. Onun sözlerini dinleyenler:

- Yazık, sen hiç bir şey yapmamışsın. Bize barış haberi getirmedin ki, güven içinde olalım, Savaş haberi getirmedin ki, hazırlanalım. Ali seninle alay etmiş. Senin tek başına ilân ettiğin barış neye yarar..., dediler.

Ebû Süfyan Mekke'ye döndükten sonra Hz. Muhammed gizlice fetih hazırlığına başladı. Ashâbına sefer için hazırlanmalarını emretti. Ayrıca, Gıfâr, Eslem, Eşca' Müzeyne, Cüheyne, Süleym gibi, kendisine bağlı kabîlelere haber salarak Ramazan'ın ilk günlerinde Medine'de toplanmalarını istedi.

Hz. Muhammed, Mekke'nin kan dökülmeden fethedilmesini istiyordu. Kureyş savunma için hazırlık yapar da karşı koyarsa, kan dökülürdü. Bu yüzden hazırlıklar son derece gizli tutuldu. Mekke ile Medine arasındaki bütün yollar kesildi. Bu vazife Huzâa kabilesine verildi. İki taraf arasında sanki kuş uçmuyordu. Bu arada dikkatlerin başka yöne çekilmesi için Necid tarafına bir de seriyye göndermişti.

Ancak ashabtan Ebû Beltea oğlu Hâtıb, durumdan Kureyş'i haberdar etmek istemiş, bir mektup yazarak gizlice Mekke'ye göndermişti. Hz. Muhammed, gelen vahiy ile bunu öğrendi. Hemen Ali bin Ebu Talib ile iki arkadaşını görevlendirdi.

- Hah bostanına kadar gidin, orada, mahfe içinde yolcu bir kadın bulacaksınız. Yanında bir mektup var, onu alıp getirin,buyurdu.

Kadın önce inkâr etti, fakat, "seni şimdi çırılçıplak soyar, her tarafını ararız", deyince, çâresiz mektubu saçının hotozu arasından çıkardı.

Mektupta, Hz. Muhammed'in önüne durulamaycak bir ordu ile Mekke üzerine yürüyeceği bildiriliyordu. Herkes şaşırıp kaldı, çünkü Hâtıb'dan böyle bir şeyi kimse beklemiyordu. Hz. Muhammed bir hey'et önünde Hatıb'ı sorguya çekti.

- Ey Hâtıb, bu ne iş, niçin bunu yaptın, diye sordu. Hâtıb:

- Ya Rasûlüllah hakkımda karar vermekte acele etmeyin. Ben Kureyş'e anlaşarak bağlı bir kimseyim, fakat hiç bir zaman onların mahremi olmadım. Yanınızdaki muhacir kardeşlerimin, Mekke'de âilesini ve mallarını koruyacak yakınları var, benimse kimsem yok. Mekkelilerden nimetdârlar kazanarak âilemi korumak istemiştim. Bu işi dinimden dönmek için yapmadım, ben Müslüman olduktan sonra, kat'iyyen küfre razı olmam, diye kendini savundu. Ömer bin Hattab, dayanamayıp:

- Yâ Rasûlallah, izin ver de şu münâfığın boynunu vurayım, demişti. Fakat, Hz. Muhammed Hâtıb'ın suçunu bağışladı.

- Yâ Ömer, Hâtıb Bedir Gazası'nda bulundu, ne bilirsin belki de Cenâb-ı Hak Bedir ehline: "Bundan böyle istediğinizi yapın, sizi bağışladım" demiş olabilir, buyurdu.

Fakat bu olay üzerine "Ey inananlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar, size gelen hakkı tanımadıkları ve Rabbımız olan Allah'a inandığınız için peygamberi de sizi de (yurdunuzdan) çıkardıkları halde onlara sevgi (mi) gösteriyorsunuz? Siz benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için (yurdunuzdan) çıkmışsanız, ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bildiğim halde, nasıl olur da onlara sevgi gösterirsiniz. İçinizden her kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur." mealindeki Mümtehine Sûresi, 1. âyeti nazil olmuştur.

Hz. Muhammed, Hicri 8. yılın, Ramazan'ın 10. Pazartesi günü 10 bin kişilik büyük bir ordu ile Medine'den çıktı.(1 Ocak 630) Yolda katılan birliklerle, ordunun sayısı daha sonra 12 bine yükselmişti. O gün Hz. Muhammed ve ashâbı oruçluydu. Yola çıktıktan sonra oruçlarını bozdular.

Hz. Muhammed'in amcası Abbâs bin Abdülmuttalib Müslüman olmuş, fakat Müslümanlığını gizliyerek Mekkede müşrikler arasında kalmıştı. Böylece Mekke'deki haberleri gizlice Hz. Muhammed'e ulaştırıyordu. Artık Mekke'de yapılacak iş kalmamıştı. Hîcret için Mekke'den çıktı, fakat yarı yolda Fetih Ordusuyla karşılaştı. Eşyâsını çocuklarıyla Medine'ye gönderip O da orduya katıldı. Hz. Muhammed, Abbâs'ın gelişinden memnun oldu.

Mekke'ye bir konak (yaklaşık 16 km.) mesâfede "Merru'z-zahrân" denilen yerde karargâh kuruldu. Hz. Muhammed, hava kararınca burada asker sayısınca ateş yakılmasını emretti. Böylece, ordunun haşmetini Kureyş'e göstermek istiyordu.

Yollar iyice tutulduğu için, İslâm ordusu Merru'zahrân'a gelinceye kadar Mekkeliler hiç bir haber alamamışlardı. Müslümanların yaklaştığını duyunca ne yapacaklarını şaşırdılar. Ebû Süfyân neler olduğunu anlamak, bilmek istiyordu. Yanında bir kaç kişiyle, Mekke'den çıktı. Uzakta yanmakta olan ateşler, hacıların, Arafat'ta arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu. Merakla ateşlere doğru ilerledikleri sırada Hz. Muhammed'in muhâfızları tarafından yakalanarak Hz. Muhammed'e getirildiler, Hz. Muhammed'e karşı en çok kin besleyen Mekke'nin reisi Ebû Süfyân burada müslüman oldu. Artık Mekke fethedilmiş demekti. Belki hiç direniş görülmeyecekti.

Hz. Muhammed'in Abbas'a verdiği emirle Ebû Süfyân'a Müslüman mücâhidlerin geçit resmini baştan sona seyrettiren Ebû Süfyân, Mekke'nin tesliminden başka çâre olmadığını anladı. Abbas'tan ayrılarak, hemen Mekke'ye döndü. Kâbe'ye vardı. Heyecân içinde kendisini bekleyen Mekkelilere yüksek sesle hitâbetti:

- Muhammed, karşı koymamıza imkân olmayan bir ordu ile geliyor: Her kim Ebû Süfyan'ın evine gelirse emniyettedir. Her kim silahını bırakır, evine kapanırsa emniyettedir. Her kim, Harem-i Şerîf'e sığınırsa emniyettedir. Ey Kureyş, Müslüman olunki, selâmet bulasınız...

Ebu Süfyân'ı dinleyenler, şaşırıp kaldılar. Her gün Müslümanlığın aleyhinde bulunan bu adam, şimdi herkese "müslüman olun", diyordu. Herkeste bir telâş başladı. Kimisi küfrediyor, kimisi bağırıp çağırıyor, kimi de mukavemet için hazırlanıyordu. Çoğunluk ise Ebû Süfyân'ın sözlerine uyup evlerine çekildiler. Bir kısmı da Harem-i Şerîf'te ve Ebû Süfyân'ın evinde toplandılar.
Mekke'ye Giriş

Hz. Muhammed, Mekke'ye girmeden önce, "Zî Tuvâ" denilen yerde durdu. Ordusunu dört kısma ayırıp her birinin gireceği yerleri tâyin etti. "Sakın savaşa girmeyin, saldırıya uğrayıp mecbûr kalmadıkça kan dökmeyin..." diye tenbihte bulundu. (20 Ramazan 8 H./11 Ocak 630 M.)

Bütün birlikler, kan dökmeden Mekke'ye girdiler. Yalnızca Hâlid bin Velid'in kumandasında birliğe saldırıldı. Kureyş'in azılılarından Ümeyye oğlu Safvân, Amr oğlu Süheyl ve Ebû Cehil'in oğlu İkrime bir çete kurdular. Hâlid'in birliklerini Mekke'ye girerken ok yağmuruna tutarak iki müslümanı şehid ettiler. Bu durumda Hâlid, saldırganlar üzerine hücûm ederek, bir hamlede onüç tanesini öldürdü, diğerleri dağılıp kaçtılar.

Hz. Muhammed çadırını Kinâneoğulları yurdunda "Hacûn" denilen yerde kurdurdu. Çadırında gusledip 8 rek'at "duhâ namazı" kıldı, sonra, devesine binerek, Kâbe'ye geldi. Yol boyunca Fetih Sûresi'ni okuduğu işitiliyordu. Deve üzerinde, ihrâmsız olarak Kâbe'yi tavâf etti. Elindeki ucu eğri değnekle Hacer-i Esved'i istilâm etti.
Kâbe'nin Putlardan Temizlenmesi

Müslümanlar Mekke’nin fethinden sonra ilk olarak Kâbe’yi putlardan temizlediler.

Hz. Muhammed, Kâbe'ye girmek için anahtarını istedi. Osmân bin Talha anahtarı getirdi. "Emânettir Ya Rasûlallah", diyerek Hz. Muhammed'e teslim etti. Kâbe'nin içi de putlarla doluydu. Duvarlarına resimler asılmıştı. Hz. Muhammed'in emriyle Ömer bunları dışarı attı. Müşrikler, ilah diye taptıkları 360 kadar putun parçalanışını şaşkınlıkla seyrettiler. Dünkü mabûdlar bir anda moloz yığını haline gelmiş, çöplüklere atılmıştı. Sonra, Hz. Muhammed, yanına Üsâme, Bilal ve Osmân bin Talha'yı da alarak Kâbe'ye girdi, kapının karşısındaki duvara doğru namaz kıldı. Beyt-i Şerifi dolaşıp her tarafında tekbir getirdi. Uzunca bir süre içeride kaldı. Bu sırada bütün Kureyş Hârem-i Şerif'te toplanmış, haklarında verilecek hükmü bekliyorlardı.
Fetih Hutbesi ve Genel Af

Hz. Muhammed Kâbe kapısının eşiğinde durdu. Karşısında sıralanmış olan Mekkelilere baktı. 20 yıl boyunca şahsına ve müslümanlara ellerinden gelen her kötülüğü yapmaktan çekinmeyen bu adamların hayâtı, şimdi O'nun iki dudağı arasından çıkacak hükme bağlıydı. Hz. Muhammed onlara şöyle hitâbetti.

"Allah'tan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır. O'nun eşi ve ortağı yoktur. O va'dine bağlı kaldı, sözünü yerine getirdi. kuluna yardım etti, tek başına bütün düşmanları hezîmete uğrattı.

İyi bilinki bütün câhiliyet âdetleri, mal ve kan davaları bugün şu iki ayağımın altındadır. Yalnız, Kâbe hizmetleriyle hacılara su dağıtma işi (hicâbe ve sikaye hizmetleri) bu hükmün dışında bırakılmıştır.

Ey Kureyş Cemâati! Allah sizden câhiliyet gururunu, babalarla, soylarla büyüklenmeği giderdi. Bütün insanlar, Âdem'dendir, (O'nun çocuklarıdır.) Âdem de topraktan yaratılmıştır."

Sonrasında:

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Övünesiniz diye değil, kolaylıkla tanışasınız diye, sizi milletlere ve kabîlelere ayırdık. Allah katında en değerliniz, Ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Allah her hâlinizi bilir, O her şeyden haberdârdır." mealindeki Hucurât Sûresinin 13. âyetinin okudu.

Hz. Muhammed Mescid-i Harâm'ın geniş sâhasını dolduran kalabalığı mânâlı bir bakışla süzdükten sonra:

- Ey Kureyş cemaâtı! Size şimdi nasıl bir muâmele yapacağımı sanıyorsunuz? diye sordu. Mekkeliler hep bir ağızdan:

- Hayır umuyoruz. Sen kerîm bir kardeş, âlicenâb bir kardeş oğlusun, diye cevap verdiler. Hz. Muhammed:

- Ben de size Yûsuf'un kardeşlerine söylediği gibi, "Bu gün size geçmişten dolayı azarlama yok." (Yûsuf Sûresi, 92.ayet) diyorum. Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz, buyurdu.

Mekke Fethi'nde Öldürülecekler Kimlerdi, Mühderü'd-Dem Nedir

Mekke’nin fethinde hiçbir müşrik daha önceki yaptıklarından dolayı cezalandırılmadı. Hamza bin Abdülmuttalib’nın katili Vahşi bin Harb, Hamza’nın ciğerini dişleyen Ebu Süfyan'ın karısı Hind binti Utbe, Hz. Muhammed'in kızı Zeyneb’i yaralayıp sonunda ölümüne neden olan Habbâr, Ebu Cehi'in oğlu İkrime bile affedilenler arasındaydı.

Bu hitâbesinden sonra Hz. Muhammed Mescid-i Harâm'da oturdu. Sikaye (hacılara su ve zemzem dağıtma) hizmeti Abdülmuttaliboğulları'ndaydı. Bu hizmeti Abbâs yapıyordu. Hicâbe (Kâbeyi açıp-kapama ve anahtarını taşıma) hizmetini ise Ebû Talha oğulları yapıyordu. Bu esnâda Ali bu iki hizmetin Abdülmuttaliboğulları'nda birleştirilmesini istemişti. Fakat Hz. Muhammed, Osman b. Talha'yı çağırdı.

- Yâ Osmân, bugün iyilik ve ahde vefâ günüdür, al işte anahtarın, buyurdu.

Öğle vakti, Bilâl Kâbe'nin üstüne çıktı. Güzel ve gür sesiyle ezana başladı. 

0 σχόλια: