Kur’an’da Sabır ile ilgili ayetler ...






BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.
Kur’an’da Sabır ile ilgili ayetler ...



Sabır ve namaz ile (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. (BAKARA suresi 45. ayet)


Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. (BAKARA suresi 153. ayet)


İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. (BAKARA suresi 177. ayet)


Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. (BAKARA suresi 155. ayet)


(Onlar) Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (ÂLİ IMRÂN suresi 17. ayet)


Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. (NAHL suresi 42. ayet)


Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. (ÂLİ IMRÂN suresi 125. ayet)


Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz. (NAHL suresi 96. ayet)


Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. (ANKEBÛT suresi 59. ayet)


Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. (RA'D suresi 22. ayet)


Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. (HAC suresi 35. ayet)


Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (AHZÂB suresi 35. ayet)


Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. (ENFÂL suresi 65. ayet)


Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (ÂLİ IMRÂN suresi 142. ayet)


Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz. (MUHAMMED suresi 31. ayet)


Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor. (EN'ÂM suresi 34. ayet)


Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir. (ÂLİ IMRÂN suresi 186. ayet)


Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (NAHL suresi 110. ayet)


İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır. (FURKÂN suresi 75. ayet)


Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. (MÜ'MİNÛN suresi 111. ayet)


Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (ÂLİ IMRÂN suresi 200. ayet)


Allaha ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz, rüzgârınız (kesilib) gider. Sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (ENFÂL suresi 46. ayet)


İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. (KASAS suresi 54. ayet)


Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. (NAHL suresi 126. ayet)


(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir. (YÛNUS suresi 109. ayet)


Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. (MÜZZEMMİL suresi 10. ayet)


Rabbinin rızasına ermek için sabret. (MÜDDESSİR suresi 7. ayet)


Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez. (HÛD suresi 115. ayet)


Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. (NAHL suresi 127. ayet)


Andolsun, onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz. O hâlde, Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt) ve secde edenlerden ol. (HİCR suresi 97-98. ayet)


Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de, seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir. (MÜ'MİN suresi 77. ayet)


Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnutluğa eresin+. (TÂHÂ suresi 130. ayet)


O hâlde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etme. (İNSÂN suresi 24. ayet)


(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir. (AHKAF suresi 35. ayet)


İsmâ'il'i, İdris'i, Zu'l-Kifl'i de an; hepsi de sabredenlerdendi. (ENBİYÂ suresi 85. ayet)


Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. (KEHF suresi 28. ayet)


Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ederek tespih et! (MÜ'MİN suresi 55. ayet)


Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. (TÛR suresi 48. ayet)


Artık güzel bir sabırla sabret! (MEÂRİC suresi 5. ayet)


Asr’a andolsun, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna. (ASR suresi 1,2,3. ayet)


Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler. (RÛM suresi 60. ayet)


……… Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. (SÂD suresi 44. ayet)


(Lokman oğluna) "Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir. (LOKMAN suresi 17. ayet)


İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur. (FUSSİLET suresi 34-35. ayet)


Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” (RA'D suresi 22-23-24. ayet)


SADAKALLAHULAZİM…

0 σχόλια:

Kur’an’da İyilikle ilgili ayetler ...

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.


Kur’an’da İyilikle ilgili ayetler ...

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. (ENBİYÂ suresi 35. ayet)

Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara asla zulmedilmez. (CÂSİYE suresi 21-22. ayet)

O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. (ZİLZÂL suresi 6. ayet)

Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. (ZİLZÂL suresi 7. ayet)

Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. (ZİLZÂL suresi 8. ayet)

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. (BAKARA suresi 177. ayet)

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. (ÂLİ IMRÂN suresi 92. ayet)

Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. (NİSA suresi 36. ayet)

Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. (RA'D suresi 22. ayet)

Onlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (TEVBE suresi 112. ayet)
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (NAHL suresi 125. ayet)

İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. (KASAS suresi 54. ayet)

Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (NİSA suresi 149. ayet)

Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. (ANKEBÛT suresi 8. ayet)

İnsana, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (LOKMAN suresi 14. ayet)

Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.” (AHKAF suresi 15. ayet)

Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. (İSRÂ suresi 23. ayet)

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O peygamber, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkor. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (A'RAF suresi 157. ayet)

(Ey Muhammed!) “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım de: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (EN'ÂM suresi 151. ayet)

Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. (HÛD suresi 114. ayet)
Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. (A'RAF suresi 199. ayet)
İyiliği, daha fazlasını bekleyerek yapma. (MÜDDESSİR suresi 6. ayet)

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (ÂLİ IMRÂN suresi 104. ayet)

Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. (MÜCÂDİLE suresi 9. ayet)
Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. (A'RAF suresi 56. ayet)
....... Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (MÜZZEMMİL suresi 20. ayet)
..... İyilik ve takva üzerine yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. (MÂİDE suresi 2. ayet)
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, halimdir. (BAKARA suresi 263. ayet)

Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. (BAKARA suresi 262. ayet)

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. (BAKARA suresi 267. ayet)

Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (BAKARA suresi 271. ayet)

(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. (BAKARA suresi 195. ayet)

Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. (ÂLİ IMRÂN suresi 134. ayet)

Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir. (NİSA suresi 40. ayet)

Kim güzel bir (işe) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işe) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter. (NİSA suresi 85. ayet)

Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle (aynısıyla) cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. (EN'ÂM suresi 160. ayet)

Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. (NİSA suresi 79. ayet)

Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. (NAHL suresi 128. ayet)

Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler. (NEML suresi 89. ayet)

Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar. (KASAS suresi 84. ayet)

İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. (FUSSİLET suresi 34. ayet)

Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. (MÜ'MİNÛN suresi 96. ayet)

Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. (ENFÂL suresi 29. ayet)

İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükâfatlandıracağız. (ANKEBÛT suresi 7. ayet)
İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. (RAHMÂN suresi 60. ayet)

“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (KASAS suresi 77. ayet)

Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. (TEĞÂBÜN suresi 9. ayet)

SADAKALLAHULAZİM

0 σχόλια:

Tevekkül nedir ?

Tevekkül nedir ?
Değerli dinleyenler: Tevekkül, güvenmek, dayanmak, vekil tutmak anlamına gelir. Dini literatürde ise, bir maksada ulaşmak için, maddi manevi üzerine düşeni yaptıktan sonra, işin sonucunu Yüce Allah’a havale etmek ve Allah’ın kendisi için uygun gördüğü sonuçtan razı olmaktır. Tevekkül, Yüce Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmak demektir. Ama tevekkül etmek, tembellik, miskinlik ve çalışmamak anlamına gelmez. Aksine çalışarak, aklını doğru kullanarak, meşru vesilelere yapışarak elinden geleni yaptıktan sonra, Yüce Allah’ın kendisi için yarattığı sonuca tam bir teslimiyetle razı olmaktır. Yüce Allah Necm Suresi 39. ayetinde “Şüphesiz insan için kendi çalışdığından başkası yokdur. ” ve Ali İmran Suresi 159. ayetinde “..... İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” hükümleri, tevekkülün nasıl olması gerektiği hakkında bize ışık tutmaktadır. Tevekkül, insan psikolojisi üzerinde çok olumlu tesirleri olan bir dini davranış biçimidir. Mümin kişinin hırslanmasını, kıskançlık ve haset duymasını, başarısızlıklar karşısında gereğinden fazla üzülmesini ve umutsuzluğa düşmesini engeller, sabrını, olumsuzluklar karşısında dayanma gücünü, cesaretini ve azmini arttırır, yeniden başlayacak gücü kendinde bulmasını sağlar.



Bismillahirrahmanirrahim.

Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (ÂLİ IMRÂN suresi 159. ayet)
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler. (ÂLİ IMRÂN suresi 160. ayet)
Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler. (ÂLİ IMRÂN suresi 122. ayet)
Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. (ÂLİ IMRÂN suresi 173. ayet)
Sana “baş üstüne” derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah, onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (NİSA suresi 81. ayet)
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter. (NİSA suresi 132. ayet)
Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da, Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler. (MÂİDE suresi 11. ayet)
(Şuayb dedi ki:) “Allah, bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah’ın dilemesi olmadıkça, sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (A'RAF suresi 89. ayet)
Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin. (YÛNUS suresi 71. ayet)
Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi. (YÛNUS suresi 84. ayet)
Dediler ki: "Biz Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma." (YÛNUS suresi 85. ayet)
........ Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” (İBRÂHİM suresi 11. Ayet) ………. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.” (İBRÂHİM suresi 12. ayet)
Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (ENFÂL suresi 61. ayet)
Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. (ENFÂL suresi 2. ayet)
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (ENFÂL suresi 49. ayet)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (TEVBE suresi 51. ayet)
Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder (O’nun ihsanını ister)iz” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. (TEVBE suresi 59. ayet)
Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.” (TEVBE suresi 129. ayet)

SADAKALLAHULAZİM…

0 σχόλια:

Kur’an’da Müminlerin Özellikleriyle ilgili ayetler ...

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.……… (Ali İmran Suresi 110)
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar. (Bakara Suresi 3)
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar. (Bakara Suresi 4)
Onlar, şüphesiz, Rablerine kavuşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler. (Bakara Suresi 46)
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi 156)
Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi 274)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler; Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (Ali İmran Suresi 16-17)
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salih olanlardandır. (Ali İmran Suresi 114)
Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. (MEÂRİC suresi 33. ayet)
Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. (FURKÂN suresi 72. ayet)
Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever. (Ali İmran 134)
Ve yine onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler; günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Ve onlar, hatalarında bile bile, ısrar da etmezler. (Ali İmran 135)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Ali İmran Suresi 191)
Peygambere indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz inandık; bizi şahidlerle birlikte yaz." (Maide Suresi 83)
Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi 2)
Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. (Enfal Suresi 3)
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi 4)
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe suresi 71. ayet)
Onlar, tevbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (Tevbe Suresi 112)
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri sözü bozmazlar. (Rad Suresi 20)
Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. (Rad Suresi 21)
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar içindir, bu (dünya) yurdun (un güzel) sonucu. (Rad Suresi 22)
Onlar, iman edenler ve kalpleri, Allah'ın zikriyle tatmin bulanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle tatmin bulur. (Rad Suresi 28)
Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu onların derin saygısını artırır. (İsra Suresi 109)
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. (Hac Suresi 35)
Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi 41)
Mü'minler gerçekten felah bulmuştur; (Mu’minun Suresi 1)
Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır; (Mu’minun Suresi 2)
Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.; (Mu’minun Suresi 3)
Onlar ki, zekâtı öderler; (Mu’minun Suresi 4)
Ve onlar ırzlarını korurlar; (Mu’minun Suresi 5)
(Yine) Onlar, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler. (Mu’minun Suresi 8)
Onlar, namazlarını da (titizlikle) korurlar. (Mu’minun Suresi 9)
Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar, (Mu’minun Suresi 57)
Rablerinin ayetlerine iman edenler, (Mu’minun Suresi 58)
Rablerine ortak koşmayanlar, (Mu’minun Suresi 59)
Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler; (Mu’minun Suresi 60)
İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. (Mu’minun Suresi 61)
Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiç bir haksızlığa uğratılmazlar. (Mu’minun Suresi 62)
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alışveriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoymaz; Onlar kalblerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği gönden korkarlar. (Nur Suresi 37)
Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.  (Nur Suresi 51)
...Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. ... (Nur Suresi 55)
Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler. (Furkan Suresi 63)
Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. (Furkan Suresi 64)
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. (Furkan Suresi 67)
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. (Furkan Suresi 68)
Onlar, kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. (Furkan Suresi 73)
Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” derler. (Furkan Suresi 74)
(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir. (Şura Suresi 36-39)
Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. (Ankebut Suresi 59)
Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. (Lokman Suresi 4)
Onlar, korkarak ve ümit ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. (Secde Suresi 16)
Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir…… (Fetih Suresi 29)
Müminler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. (Hucurat Suresi 15)
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar, bundan önce iyilik yapan kimselerdi. (Zariyat Suresi 15-16)
Geceleri pek az uyurlardı. (Zariyat Suresi 17)
Seherlerde bağışlanma dilerlerdi. (Zariyat Suresi 18)
Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardı. (Zariyat Suresi 19)
Onlar, ufak tefek kusurlar dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. (Necm Suresi 32)
Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. (Mearic Suresi 23)
Onlar, ceza gününü tasdik eden kimselerdir. (Mearic Suresi 26)
Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir. (Mearic Suresi 27)
Çünkü Rablerinin azabından emin olunamaz. (Mearic Suresi 28)
Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. (Mearic Suresi 29)
Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. (Mearic Suresi 32)
Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. (Mearic Suresi 33)
Onlar, namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir. (Mearic Suresi 34)
İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir. (Mearic Suresi 35)

SADAKALLAHULAZİM.

0 σχόλια:

İlahi Dinle

Tesbihat Esma-ul Husna




İlahiyi indir

Abdurrahman Önül Cürmüm ile geldim sana

 

İlahiyi İndir


Emrullah Çoşkun, Karayüzüm süre gelsem


 


Allahu Allah Grup Yaren



İlahiyi indir

0 σχόλια:

Dargınlıkları Gidermek İçin Yapılabilecek Dua

Sokakta, çarşıda, pazarda, iş yerinde ve meskende sürekli diğer insanlarla sosyal ilişki halinde olan insanlar, güven ve huzur içinde hayatlarını sürdürebilmesi için bu ilişkiyi olumlu bir şekilde sürdürmesi gerekir. Yüce Allah, “aralarınızı düzeltin” (Enfal, 8/1) buyurmuş, Peygamberimiz (a.s.) da ashabının iyi ilişkiler içersinde olmasını, birbirlerine sevgi ve saygı göstermelerini ve  birlik ve beraberliklerini istemiş, bu konuda Allah’a şöyle dua etmelerini öğretmiştir:
Okunuşu:  Allâhümme ellif beyne kulûbinâ
Ve aslih zâte beyninâ
Vehdinâ sübüles-selâmi
Ve neccinâ minez-zulümâti ilen-nûri
Ve cennibnel-fevâhışe mâ zahara minhâ ve mâ betane.
Allâhümmehfaznâ fî esmâ’ınâ ve ebsârinâ ve ezvâcinâ 
Anlamı: Allahım! Kalplerimizi birleştir (bize ayrılğıa düşürme) Aramızı/sosyal ilişkilerimizi düzelt. Bizi doğru yola ilet. Bizi (şirk, küfür ve nifak) karanlıklarından kurat, (iman ve İslam) aydınlığına çıkar, bizi her türlü çirkinlik ve edepsizliğin açığı ve gizlisinden uzaklaştır.. 
Allah’ım! Kulaklarımızı, gözlerimizi ve eşlerimizi (her türlü kötülükten ve günahtan) koru. (İbn Hibban, Rakaik, No: 996)

0 σχόλια:

Hatim Duası

Yüce Allah’ın son kelamı olan Kur’ân-ı Kerim’i okumak, ecir ve sevabı en yüksek olan bir ibadettir. Hatta selef âlimlerinin ifadelerine göre ibadetler içerisinde hiç birisi Kur’ân okumaya denk değildir. Nitekim âyette de, Kur’ân okumanın asla zarar etmeyecek bir kazanç olduğu belirtilmiştir: “Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.” (Fâtır, 35/29)

Bir başka âyette ise müminler, gece hayatlarını Kur’ân ile meşgul olarak geçirdikleri için övülürler: “Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.” (Al-i İmrân, 3/113)
Kur’ân okumanın, Müslümanların asla vaz geçemeyeceği bir görev olması gerektiğini beyan eden Peygamberimiz (a.s), şu güzel benzetmeyle bizleri Kur’an okumaya teşvik etmiştir:  “Kur’ân okuyan mü’min, kokusu ve tadı güzel olan turunç gibidir. Kur’ân okumayan mü’min, tadı güzel ve fakat kokusu olmayan hurma gibidir. Kur’ân okuyan münafık, kokusu güzel fakat tadı acı olan fesleğen otu gibidir. Kur’ân okumayan münafık ise, kokusu olmayan acı yaban keleği gibidir.” (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 36, Tevhid, 57)                Kur’ân-ı Kerim’in hatmedilmesi ve sonrasında yapılacak uygulamayı belirten bir hadiste, İbn Abbas (r.a)’dan rivâyete göre, bir adam Peygamberimiz (a.s)’e, Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir, diye sordu. O da:“Konup göçendir” dedi. O kişi: Konup göçen kimdir, diye sorunca, Peygamberimiz (a.s): “Kur’ân’ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince hemen tekrar başlayandır” dedi” (Tirmizî, Kıraat, 4)
            Bu hadisin müjdesine nail olmak ümidiyle Müslümanlar son sureyi (Nâs Suresi) okuduktan sonra Fatiha ile Bakara Suresinin başından ilk beş âyeti okumaktadırlar ki, halk arasında bu uygulama oldukça yaygın bir  hale gelmiştir.
Bu uygulamanın dayanağını teşkil eden yukarıdaki hadis ile sahabe ve tabiinden nakledilen birçok rivâyete göre, Kur’ân’ın hatminden sonra dua etmek sünnettir. Kuvvetli derecede müstehab olduğu da söylenmiştir. (bk. Nevevî, el-Ezkâr, s.136)
Hatim bittikten sonra, duanın kabul olma şartlarına da riâyet ederek, hatim duasına şu cümlelerle başlamak uygun görülmüştür:


Okunuşu: Sadekallâhü’l-‘azîm ve belleğa Rasûlühü’l-Kerîm.
Ve nahnü ‘alâ zâlike mineş-şâhidîn.
Rabbenâ âmennâ bimâ enzelte vet-teba’ner-Rasûle fektübnâ meaş-şâhidîn.
            Anlamı: “Yüce olan Allah şüphesiz doğru söylemiştir. Onu Peygamberimiz (a.s) bize ulaştırmıştır. 
Biz de bu duruma şahit olanlardanız. 
Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi şahidlerle beraber yaz. (Al-i İmrân, 3/53)
           
Ya da kısaca:
Okunuşu: Sübhâne Rabbiyel-‘aliyyil-â’lel-vehhâb.
            Anlamı: “Yüce, ulu ve lütufkâr olan Rabbimi tesbih ederim” dedikten sonra duaya başlanır.
            Yukarıdaki kısa hatim duasından başka, bir örnek olarak aşağıda yer alan Arapça hatim duası veya Türkçesi de okunabilir:
Okunuşu: “El-hamdü lillâhi Rabbil-‘âlemîn. 
Vel-‘âkibetü lil-müttekîn. 
Velâ ‘udvâne illâ ‘alezzalimîn. 
Ves-salâtü ves-selâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedin ve ‘âlihî ve sahbihî ecme'în.
Rabbenâ takabbel minnâ inneke ente’s-semî’ul-‘alîm. 
Ve tüb ‘aleynâ yâ Mevlânâ inneke ente’t-tevvâbür-Rahîm.
Vehdinâ ve veffiknâ ilel-hakkı ve ilâ tarîkın müstekîm. Bi beraketil-Kur’ânil-‘azîm. 
Ve bi hürmeti men erseltehû rameten lil-‘âlemîn.
Va’fü ‘annâ yâ Kerîm. Va’fü ‘annâ yâ Rahîm. 
Vağfir lenâ zünûbenâ bi fadlike ve keramike yâ ekramel-ekramîn.
Allâhümme zeyyinnâ bi zînetil-Kur’ân. 
Ve ekrimnâ bi kerâmetil-Kur’ân. 
Ve şerrifnâ bi şerâfetil-Kur’ân. 
Ve elbisnâ bi hil’atil-Kur’ân. 
Ve edhilnel-cennete bi şefâatil-Kur’ân. 
Ve ‘âfinâ min külli belâid-dünyâ ve ‘azâbil-âhirati bi hurmetil-Kur’ân. 
Verham cemî’a ümmet-i Muhammedin yâ Rahîmü yâ Rahmân.
Allâhümec’alil-Kur’âne lenâ fid-dünyâ karînâ. 
Ve fil-kabri mûnisâ. 
Ve fil-kıyâmeti şefî’ân ve ‘ales-sırâti nûrâ. 
Ve ilel-cenneti rafîkâ. 
Ve minennâri sitran ve hicâbâ. 
Ve ilel-hayrâti küllihâ delîlen ve imâmâ. Bi fadlike ve cûdike ve keramike yâ Kerîm. 
Allâhümmeh-dinâ bi hidâyetil-Kur’ân. 
Ve neccinâ minen-nîrâni bi kerâmetil-Kur’ân. 
Verfa’ deracâtina bi fadîletil-Kur’ân. 
Ve keffir ‘annâ seyyiâtinâ bi tilâvetil-Kur’ân. Yâ zel-fadli vel-ihsân.
Allâhümme tahhir kulûbenâ. 
Vestur ‘uyûbenâ.
Veşfi merdânâ. 
Vekdi duyûnenâ. 
Ve beyyid vücûhenâ. 
Verfa’ deracâtina. 
Verham âbâenâ. 
Veğfir ümmehâtinâ. 
Ve eslih dînenâ ve dünyânâ. 
Ve şeddid şemle a’dâina. 
Vehfaz ehlenâ ve emvâlenâ ve bilâdenâ min cemî’l-âfâti ve’l-emrâdi ve’l-belâyâ. 
Ve sebbit akdâmenâ, ven-surnâ ‘alel-kavmil-kâfirîn. Bi hurmetil-Kur’ânil-‘azîm.
Allâhümme belliğ sevâbe mâ kara’nâhü. 
Ve nevvir mâ televnâhü ilâ rûhi seyyidinâ Muhammedin sallâllahü te’âlâ ‘aleyhi ve selem. 
Ve ilâ ervâhi cemî’ı ihvânihî minel-enbiyâi vel-murselîn. Salevâtullâhi ve selâmühû ‘aleyhim ecma’în. 
Ve ilâ ervâhi âlihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve ashâbihî ve etbâ’ıhî ve cemîı’ zürriyyâtihî rıdvânullâhi te’âlâ ‘aleyhim ecma’în.
Ve ilâ ervâhi âbâinâ ve ümmehâtinâ ve ihvâninâ ve ehavâtinâ ve evlâdina ve akribâinâ ve ehibbâinâ ve asdikâinâ ve esâtîzinâ ve limen kâne lehû hakkun ‘aleynâ ve li cemî’ıl-mü’minîne vel-mü’minâti vel-müslimîne vel-müslimâti, el-ahyâi minhüm vel-emvâti.
Yâ kâdiyel-hâcâti! Yâ mücîbed-d’avâti! İstecib du’âenâ bi rahmetike yâ erhamer-râhimîn.
Sübhâne Rabbike Rabbil-‘ızzeti ‘ammâ yasıfûn. Ve selâmün ‘alel-mürselîn. Vel-hamdü lillâhi Rabbil-‘âlemîn. el-Fatiha
            Anlamı: Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. İyi sonuç müttakilerindir. Düşmanlık ancak zalimler içindir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s)’e, onun bütün ehl-i beytine ve ashâbına salât ve selâm olsun. 
            Ey Rabbimiz! Bizden ibadetlerimizi kabul buyur! Şüphesiz ki sen her şeyi işiten ve her şeyi bilensin. 
Ey Mevlamız! Bizim tövbelerimizi kabul eyle!. Şüphesiz ki sen tövbeleri çok çok kabul eden ve merhametli olansın. Bize hidâyet ver! Hak yola ve sırat-ı müstakime ulaşmayı bizi muvaffak eyle!. Yüce Kur’ân’ın hürmetine, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Peygamber hürmetine. 
Ey Kerim olan Allah! Bizi bağışla. Ey Rahim olan Allah! Bizi bağışla. Ey ikram edenlerin en keremlisi olan Allah! Lütfunla ve ihsanınla bizim günahlarımızı bağışla. 
            Allah’ım! Bizi Kur’ân süsü ile süsle. Kur’ân ile bize lütfet! Kur’ân ile bizi şereflendir. Kur’ân elbisesini bize giydir. Kur’ân hürmetine bizi cennetine koy. Kur’ân hürmetine dünyadaki belalardan ve âhiret azabından bizi koru. Ey Rahim, Ey Rahman! Ümmet-i Muhammed’in tamamına merhamet et. 
            Allah’ım! Kur’ân’ı bize dünyada yoldaş eyle. O’nu bize kabirde dost eyle. Kıyamet günü onu bize şefaatçi kıl, sırat köprüsü üzerinde onu bize nur eyle. Cennette onu bize yoldaş eyle. Cehennem ateşine karşı onu bize perde ve engel kıl. İhsanın, cömertliğin ve keremin ile tüm hayırlı yollar için onu bize önder kıl. 
            Kur’ân hidâyeti ile bizi hidâyete eriştir. Kur’ân’ın hürmetine bizi ateşten koru. Kur’ân hürmetine bizim derecemizi yükselt. Okunan Kur’ân hürmetine günahlarımızı bağışla. Ey Lütuf ve ihsan sahibi!. 
            Allah’ım! Kalplerimizi temizle. Kusurlarımızı ört. Hastalarımıza şifa ver. Borçlarımızı ödemeye yardım et. Yüzümüzü aydınlat. Derecemizi yükselt. Babalarımıza merhamet et. Annelerimizi bağışla. Din ve dünya işlerimizi islâh et. Düşmanlarımızın bize saldırısını bertaraf eyle. Ailemizi, mallarımızı, memleketimizi her türlü afetlerden, hastalıklardan ve belalardan koru. Ayaklarımızı sabit eyle, kâfir toplumlara karşı bize yardım et. Yüce Kur’ân hürmetine. 
            Allah’ım! Okuduğumuz ve tilavet ettiğimiz Kur’ân’ın sevabını ve nurunu Efendimiz Hz. Muhammed (a.s)’in ruhuna ulaştır. Ve onun kardeşleri olan tüm peygamberlerin (a.s) ruhlarına ulaştır. Ve Peygamberimiz (a.s)’in ehlinin, çocuklarının, hanımlarının, ashabının, tabiinin ve bütün zürriyetinin ruhlarına ulaştır. 
            Hayatta olan veya vefat etmiş olan babalarımızın, annelerimizin, kardeşlerimizin, evladımızın, akrabalarımızın, sevdiklerimizin, dostlarımızın, hocalarımızın, üzerimizde hakkı olan herkesin ve Müslüman olan bütün kadın ve erkeğin ruhlarına ulaştır. 
            Ey ihtiyaçları gideren Allah! Ey dualara icabet eden Allah! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Dualarımızı kabul et. Tüm peygamberlere salât ve selam olsun.
Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selam olsun. alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Fatiha denir ve Kur’an’ın birinci suresi (Fatiha) okunur.

0 σχόλια:

Ezan Duası

Sözlükte bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek anlamlarına gelen ezan, dini bir terim olarak, farz namazlarının vaktinin girdiğini belli sözlerle ve özel bir şekilde ilan etmek, bildirmek demektir. Ezanın sözleri aşağıdaki şekildedir:
Allâhü ekber Allâhü ekber (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür)
Allâhü ekber Allâhü ekber (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür)
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh (Ben tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur)
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh (Ben tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur)
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh (Ben tanıklık ederim ki Muhammed Allah’ın elçisidir)
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh (Ben tanıklık ederim ki Muhammed Allah’ın elçisidir)
Hayye ale's-salâh Hayye ale's-salâh (Haydin namaza gelin, haydin namaza gelin)
Hayye ale'l-felâh Hayye ale'l-felâh (Haydin falaha/kurtuluşa gelin, haydin felaha/kurtuluşa gelin)
Allâhü ekber Allâhü ekber (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür)
Lâ ilâhe illallâh (Allah’tan başka ilah yoktur)
Sabah ezanında “hayye ‘alel-felâh”tan sonra  iki defa
“es-salâtü hayrum-minennevm” (namaz uykudan hayırlıdır) denir.
“Kamet” de ezan ile aynıdır sadece “hayye’alel-falâh” cümlesinden sonra iki kere “kad kâmetis-salâh” (namaz başladı)  cümlesi  okunur.
Medine’ye hicretten sonra, Mescid-i Nebevî’nin inşası tamamlanıp düzenli bir şekilde cemaatle namaz kılınmaya başlanınca, Peygamberimiz (a.s.), vakitlerin girdiğini duyurmak için ne yapabileceğini sahabe ile istişare etmiş, neticede Hz. Peygamber’e vahiyle, ayrıca sayıları yirmiye kadar ulaşan sahabiye de rüyalarında bugünkü ezanın şekli öğretilmiştir. Ezan, sahabeden Hz. Bilal (r.a.) tarafından sabah namazında, yüksekçe bir evin damında okunarak uygulamaya başlanmıştır. 
Ezan, sünnet-i müekked olmakla birlikte, Müslümanlığın şiarı haline gelmiştir. Ezan aracılığıyla halka hem namaz vaktinin girdiği ilan edilmekte, hem de Allâh’ın büyüklüğü, Peygamberimizin O’nun elçisi ve namazın kurtuluş olduğu ilan edilmektedir.  
Ezan, dinimizin en önemli şiarlarından biridir. Ezan, Müslüman’ın kimliğidir. Bir aidiyeti ifade eder. Özgürlük bildirisi olan ezan, müminleri Allah’a itaat etmeye, şuura, uyanıklığa, takvaya davet eden bir bildiridir. Gönüller onunla yumuşar, duygu yüklü terennümleriyle gözler dolar, ona alışık kulaklar, onu dinlemekten zevk alır. Ezanın hayatımızdaki kıymetini bilebilmek için kısa bir ayrılık yeter. Ezan seslerinden uzak bir ülkede bir süre yaşayınca ve geri dönünce bunu yaşarız. Hele uzun yıllar ezansız kalmış kulaklar için o, gerçek bir rahmet çağlayanı gibidir. 
Ezan, başlı başına bir davettir, irşaddır. Hazreti Bilal (r.a.)’den günümüze, insanlığı O’na çağıran bu ses, her zaman cevabını bulmuş ve dünya var oldukça da bulacaktır. Bu çağrı kelimeleri aşan, açıklanamaz, kavranamaz bir davettir. Arapça’yı ve Türkçe’yi bilmeyen niceleri, dinledikleri muhteşem ezanlarla hidayete mazhar olmuşlardır. Bu konuda yüzlerce hidayet hikayesi duymuş olmalısınız.  
 Ezan, bir tek olan Allah’a, rahmet peygamberi Muhammed’e (s.a.s.), kötülüklerden ve hayatın monotonluğundan alıkoyan namaza ve bu temel esaslar ekseninde felaha (huzur ve mutluluğa) çağrıdır. Bu itibarla ezanı duyan mümin, bu kutsal çağrıya kayıtsız kalmaz, büyük bir saygı ve hürmetle ona icabet eder. 
Peygamberimiz (a.s.), ezan işitildiğinde aşağıdaki duanın okunmasını tavsiye etmiş ve bu dua hakkında şöyle buyurmuştur: 
Bir kimse ezanı işittiği zaman;

Okunuşu: "Allâhümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeh, ve's-salâti'l-kâimeh, âti Muhammedeni'l-vesîlete ve'l-fadîlete veb'ashü makâmem-mahmûdeni'l-lezî va'adteh.”
Anlamı: “Ey bu eksiksiz davetin ve kılınan namazın sahibi! Muhammed'e vesîle'yi ve fazîleti ver. O'nu, vaat ettiğin Makam-ı Mahmûd üzere dirilt" derse, ona kıyâmet günü mutlaka şefaatim helal olur."  (Buhârî, Ezân, 8; Ebû Dâvûd, Salât, 28)

0 σχόλια: