Deliler

Fıkıh ve usûl-i fıkıh bilginleri sağlıklı bir zihinsel işlemde, araştırılan
 hususa dair hüküm vermeye ulaştıran veya bir hükmün kanıtlanmasını sağlayan
 vası-taya, daha özel ifadeyle araştırılan hususta şer‘î-amelî nitelikteki hükme ulaştı-ran
 vasıtaya delil derler. Delil, içerdiği bilginin kaynağı açısından aklî-naklî, ulaştırdığı sonuç
 hakkında karşı ihtimali ortadan kaldırıp kaldırmaması açısından kat‘i-zannî 
ayırımına tâbi tutulabilir. 
Fıkıhta delil genelde, fıkhî bir hükmün dinî-hukukî dayanağı (edille-i şer‘îyye, edilletü'l-ahkâm) anlamında kullanıldığından, hüküm kaynağı aslî deliller de, bu kaynaktan hüküm elde etmeye yarayan me-totlar da çoğu zaman delil olarak adlandırılır. Bu sebepledir ki, Kur'an ve Sünnet'i anlamayı, naslarla çözümü beklenen olay arasında bağ kurmayı ve naslardan olayı aydınlatacak bir sonuç çıkarmayı hedefleyen aklî ve mantıkî metotların aynı zamanda şer‘î (dinî-hukukî) delil olarak adlandırılması da bu sebepledir. 
Şer‘î deliller, üzerinde ittifak edilen-ihtilâf edilen deliller şeklinde bir ayı-rıma da tâbi tutulabilir. Naklî deliller sahibine aidiyeti (sübût) ve bir anlamı ifade ermesi (delâlet) yönüyle kat‘î veya zannî olabilmektedir. Meselâ Kitap ve Sünnet bütün olarak alındığında üzerinde ittifak edilen naklî ve kat‘î delil sayılabilirse de herhangi bir âyet veya hadis, belirli bir hükme delâlet yö-nüyle zannî, aklî-mantıkî öncüllere dayanması yönüyle de aklî delil olarak nitelendirilebilir. Nitekim Kur'an ve Sünnet ahkâmının şer‘iyyât-hissiyât veya sem‘iyyât-akliyyât şeklinde bir ayırıma tâbi tutulması da mümkün olmaktadır.
 Öte yandan bütün delillerin nakle ve akla veya sadece Kur'an'a irca edilmesi de mümkündür. Bu itibarla delillerin çeşitli adlandırma ve ayı-rımında bakış açısına göre değişebilir bir izâfîliğin bulunduğu görülür. Bu değişkenlik ve yoruma açıklık dinî literatürde bir hükmün şu veya bu delile dayandığı, âyet veya hadisin şu veya bu hükme delâlet ettiği şeklinde sık-lıkla görülen iddiaları da haliyle yakından ilgilendirmektedir. Fıkıh literatüründe yaygın genel kabule göre şer‘î delillerden 
Kitap, Sün-net, icmâ ve kıyas aslî deliller; istihsan, istislah (mesâlih-i mürsele), istishâb, sedd-i zerâyi‘ gibi deliller de fer‘î veya tâli deliller grubunda yer alır. Bu aslî delillerin bir diğer adı da "dört delil"dir (edille-i erbaa). Bu tür adlandırma bir bakıma, üzerinde ittifak edilen-ihtilâf edilen deliller ayırımı olarak da algıla-nabilir.
 Hatta Kur'an ve Sünnet'i delil, diğerlerini de bu iki delilden hüküm çıkarma metotları olarak değerlendirmek daha doğrudur. Akıl da bu bölüm-lemede bir yönden delil bir yönden de delilleri anlama ve mevcut metotları işleme melekesi konumundadır. Burada delil ve metot veya aslî delil-fer‘î delil ayırımı yapılmaksızın klasik literatürde yer alan deliller ve onlardan hüküm çıkarma metotları hakkında özet bilgi vermekle yetineceğiz.

0 σχόλια: