Peygambersiz din isteyenler kördür (Kur'an bana yeter!)
Hint ülkesine, insanlara göstermek ve tanıtmak amacıyla bir fil getirilmiş.
Daha sonra bu fil karanlık bir ahıra kapatılmış. İnsanlar fili merak ediyorlarmış tabi.
Karanlık ahırın önünde toplanmışlar. Ahır karanlık olduğu için de fili görmek mümkün olmuyormuş. Merak bu ya, herkes elini uzatarak file dokunuyor ve kendince bir fil tarifi yapıyormuş.
Meraklılardan birinin eli filin kulağına değmiş.
Bu kişi, filin bir yelpaze olduğunu düşünmüş ve böyle tarif etmiş fili.
Bir başkası filin ayağına dokunmuş ve direk gibi bir şey olduğunu zannetmiş ve kendince bir fil tarifi yapmış.
Eline filin hortumu geçen başka bir pür merak zavallı da filin bir boruya benzediğini düşünmüş ve kendince o da böyle tarif etmiş fili. Bir başkası da filin sırtına koymuş elini ve fili kral tahtı olarak tarif etmiş.
Velhasıl orada bulunan insanların hepsi filin bir tarafına dokunmuşlar; dokundukları yeri, hayallerinde kurdukları, olduğunu sandıkları bir şeye benzeterek fil olarak tarif etmişler.
Herkes fili görmek istediği gibi tarif edince ortaya karmakarışık bir durum çıkıyor. Ahırın önünde toplanan insanların hepsi de ışıktan mahrum oldukları için ellerinde bulunan delillere göre bir sonuca varıyorlar. İnsanların ellerinde bir ışık kaynağı olsaydı kimse birbirine aykırı düşmeyecekti, ayrılık, gayrılık olmayacaktı. Her şey bütün açıklığıyla ayan beyan ortaya çıkacaktı. Bu hikâyeyi okuduğum zaman bizim coğrafyamızın karşılaştığı sorunların kaynağı bir kez daha zihnimde netleşmeye başladı. Sorunlarımızın çözümünde neden sağlıklı sonuçlara ulaşamadığımızı hatırlattı bana ibret dolu bu kısacık hikâye.
0 σχόλια: