Fatih'in Istanbul Fethi ile M. Kemal'in Milli Mücadelesi

Fatih'in (rh.a) Istanbul Fethi ile M. Kemal'in Milli Mücadelesini kıyaslama gafletinde bulunan Atatürkçülere
Cevap (Mutlaka okuyun ve paylaşın)
"M. Kemal bizi kurtardı" diyenlere; "Yalnızca o mu savaştı, başka Paşalar yok muydu" şeklinde cevap
verildiğinde, hemen şımarık bir çocuk edasıyla, "Fatih Sultan Mehmet Istanbul'u tek başına mı feth etti de,
ona Istanbul Fatihi diyorsunuz" tarzında yanıt verirler ve ardından çakıl taşları arasında elmas bulmuş
adamların sevinmesi gibi sevinirler.
Bu kıyas asla kabul edilebilir ve makul bir kıyas değildir;
- Çünkü, Fatih Sultan Mehmet (rh.a) Istanbul'u Feth etti diyoruz, fakat aynı zamanda askerlerin olağanüstü
gayretleriyle gemileri karadan sürüp Haliç'e indirmelerini de dile getiriyoruz.
- Çünkü, Ulubatlı Hasan'ın yiğitliğini "anmadan" konuşulan Fetih konusunu noktalamıyoruz.
- Çünkü, Istanbul'un "manevi" Fatihi'nin Akşemseddin (k.s) olduğunun altını çiziyoruz.
- Çünkü, "Fatih Sultan Mehmet (rh.a) olmasaydı, biz olmazdık" diye saçmalamıyoruz.
O olmasaydı yine biz
yaşardık, zira bize hayat veren ve öldüren El Muhyî ve El Mumît olan Allah celle celaluhu'dur. Eğer
yaşatmayı murad etmişse, sebepler aleminde yine bizi yaşatacak bir sebep yaratırdı.
- Çünkü, "Fatih Sultan Mehmet (rh.a) olmasaydı Istanbul feth edilemezdi" sözünü kimse bize dedirtemez. Bu
sözü söyleyecek kadar (kemalistler gibi) yobaz ve mutaassıp değiliz elhamdulillah. Istanbul'un Fethi
Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam tarafından ümmetine müjdelenmiştir. Fatih Sultan Mehmet (rh.a)
olmasaydı, başkası olurdu... Ama mutlaka olurdu, zira "Ve mâ yentıku anil hevâ" (Necm Suresi 3) yani
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. Ona Allah celle celaluhu
tarafından bildiriliyor... Allah subhanehu ve te'ala ise "bütün gaybı bilendir."
**********
- Oysa Atatürkçüler, "Atatürk olmasaydı biz olmazdık" diyorlar... Yani başka birisinin bizi kurtarabileceğine
ihtimal dahi vermiyorlar.
- Oysa Atatürkçüler, "Atatürk olmasaydı sizin babanız kim olurdu bilmezdiniz" diyerek demogojinin
Nirvanasına ulaşıyorlar... Sanki halkın eli armut topluyordu.
Mesela Kahramanmaraş'ta Fransız askerinin müslüman bir kadınının başörtüsünü başından çekmesiyle halk
ayaklandı ve Fransızları şehirden kovdular... Bundan ziyade sanki Kazım Karabekir Paşa, Refet Bele Paşa,
Cerkez Ethem, Topal Osman, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Cafer Tayyar Paşa, Ali Fuad Paşa vs. yok... Sanki
halkın kendisi yok.
Dilerseniz halkın durumunu M. Kemal'in 14 Haziran 1919 tarihinde Samsun/ Havza'dan Sultan Vahdettin'e
(rh.a) yolladığı bir Telgraf 'tan [1] okuyalım...
Şöyle diyor M. Kemal: “İstanbul’da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece
müteyakkız (uyanmış) olduğunu tahayyül edemezdim.”
Şaşırdınız mı? Devam ediyor:
“Millet baştan aşağı **uyanık**olup istiklal-i millet ve devleti ve hukuk-i âliye-i **saltanat**ve **hilafeti**teyid
için kavi (güçlü) bir azim ve iman ile mücehhez (donanmış) bulunuyor.”
Devamı var...
M. Kemal'i Samsun'a gitmeye kim ikna etmiş? Onu da yine aynı telgraftan okuyalım:
"Huzurdayken İzmir’in işgali karşısında “pek mahzun olan” kalbinizin “bu nokta-i necâta ait ilhamatı”nı, (yani
ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları) şu an gibi
hatırlıyorum. Sizin “ilkâ”nızdan, (yani Şemseddin Sami'nin "Kamus-i Türkî"sine bakılırsa, "benim fikrimi
çelmenizden") aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum."
Yani uyanmış olan millet, milletin ve devletin bağımsızlığı ile "saltanat" ve "hilafetin" yüce haklarını
desteklemek için "sağlam bir kararlılık ve imanla donanmış" durumda.
Demekki okullarda anlatıldığı gibi o yıllarda milletin yere serilmiş, pes etmiş olduğu "yalanmış" ve bunu da
bizzat M. Kemal söylüyormuş... Bari ona inanın... Gerçek M. Kemal'e inanın, hayal dünyanızda
oluşturduğunuz veya size oluşturdukları M. Kemal'e değil.
Peki M. Kemal Samsun'a gitmeye neden ikna edilmeye çalışılmıştı? M. Kemal'in Istanbul da kalmak
istemesinin nedeni, sonradan ihanet ile suçladığı insanların kabinesine (hükümetine) girmek isteyişindendir.
Bunu Kazım Karabekir de söylüyor:
«..Yıldırım ordularının grubunun lağvı üzerine açıkta kalmış olan Mirliva (Tuğgeneral) M. Kemal Paşa
Hazretleri'ni ziyaret ettim. Bu ziyaret sebeplerinden biri de müşarünileyh (anılan kişiyi, yani M. Kemal'i)
İstanbul'da kalıp Kabineye girmek hususundaki arzularından sarfınazar ettirmek (vazgeçirmek) gayesine
matuftu..» [2]
Kazım Karabekir, M. Kemal ile aralarındaki görüşmeyi ise şöyle anlatıyor:
Karabekir: «Paşam, İstanbul'da çok kalmayınız. Ve buradaki diğer komutanlar üzerinde de müessir (etkili)
olarak bir an evvel Anadolu'yu kuvvetlendirelim. Birçok batmış milletler istiklâllerine kavuşurken asırlar
doldurucu muazzam tarihi olan Türk milletini kurtaralım.»
M. Kemal: «Vaziyet size hak verdiriyor. İyi olayım gelmeye çalışırım.» dedi. [3]
"Gelmeye çalışırmış" Yani gönülsüz...
Demekki ikna edenler Kazım Karabekir ve Sultan Vahdettin'dir (rh.a). M. Kemal'in telgrafı da, Kazım
Karabekir'in anlattıkları da birbirini teyid ediyor. Diğer taraftan Rauf Orbay'ın hatıralarında da M. Kemal'in
henüz Anadolu'ya geçme kararını vermediği yazılıdır. [4]
Yine hala birileri "Atatürk olmasaydı biz olmazdık" diyecek olursa, M. Kemal'in "3. Ordu Müfettişi Fahr-i Yaveri
Hazret-i Şehriyâr-ı Mirliva" (Padişah'in yaveri) imzasıyla 15. Kolordu Komutanı Karabekir Paşa'ya çektiği, 11
Haziran 1919 tarihli şifreyi, yüzlerine tokat gibi çarparız...
M. Kemal, bu şifrede şunları söyler:
«Vermiş olduğum kararın milletin hukuk ve istiklâlini tayin uğrunda millet ile çalışmaktan ibaret bulunduğunu
zat-ı biraderlerine evvel ve ahar arzetmiştim. Bu gaye, milletin sinesine iltica ederek vazife-i namus ve
vicdanı ifaya fedakâraneye devam etmeyi amirdir. Emsalimiz veçhile, **İngilizlere esir olmak üzere İstanbul'a
gitmekte mazurum.**Vaziyet-i vataniyeme **devam edebilmekliğim bittabi zat-ı âliniz**gibi aynı fikir ve
kanaatte bulunan kardeşlerimin de herhalde yardımlarına bağlıdır.» [5]
Şimdi bu noktada "Ya Kazım Karabekir Paşa olmasaydı, babamız kim olacaktı?" diyebilecek misiniz?
Neyse...
Ilginç bir nokta ise M. Kemal'in daha önce işgalci İngiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu
İngilizlerin Daily Mail Gazetesi'nin muhabiri G. Ward Price aracılığıyla işgalci yetkililere bildirmesidir:
"Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk
valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi
arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim..." [6]
Türk Tarih Kurumu'nun çevirtip bastığı bir kitaptan alındı bu çarpıcı sözler. Acaba bu sözler "Vatan Haini"
damgasının basılmasına yeterli değil midir?
Hadi isterseniz bunları da geçelim ve babalarımızın "kim olduğunu" bilmemizi (haşa) M. Kemal'e borçluyuz (!)
diyelim...
Peki Genelevler'in açılmasına ruhsat veren ve bu fuhuşhaneleri direk Içişleri Bakanlığına bağlayarak "Babası
belli olmayan" vasıflı çocukların doğmasını garanti altına alan kim??
Okullarda kız ve erkekleri aynı sınıfta yan yana okutturmak suretiyle ahlaklarını bozup "Babası belli olmayan"
vasıflı çocukların dünyaya gelmesinin önünü açan kim??
Kadınların kapanmasını vahşice ve çok gülünç bulan [7] ve de açılmasını teşvik ederek "Babası belli
olmayan" vasıflı çocukların doğmasının alt yapısını oluşturan kim??
Kazım Karabekir'in yazılarını sansüre tâbi tutan, kitabını yaktıran, fakat Cumhuriyet gazetesinde "Güzel
bacaklı kadınlar" yarışmasının duyurulmasına [8] ses çıkarmayan, hatta belki memnun olan kim??
**********
KAYNAKLAR:
[1] Telgraf için fotoğrafa bakınız
[2] Kazım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993 sayfa 25, 26
[3] Kazım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993 sayfa 33
[4] Orbay Rauf, Cehennem Değirmeni, c. 1, İstanbul 1993, sayfa 231
[5] Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl:30, Sayı 79, Vesika No: 1732. M. Kemal'in "3. Ordu Müfettişi Fahr-i
Yaveri Hazret-i Şehriyâr-ı Mirliva" imzasıyla 15. Kolordu Komutanı Karabekir Paşa'ya çektiği, 11 Haziran
1919 tarihli şifre
[6] Price'ın Extra-Special Correspondent (Çok Özel Yazışmalar) adlı kitabından (1957, sayfa 104) aktaran
Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çeviren: Cemal Köprülü, Ankara 1991, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, sayfa 98.
[7] Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., C. II., sayfa 217
[8] Cumhuriyet Gazetesi'nin haberi, 6 Eylül 1925
0 σχόλια: