Bir Hıristiyan Bilginin İslâm Hukukunu Öven Sözleri


Bir Hıristiyan Bilginin İslâm Hukukunu Öven  Sözleri

İslâm hukukunun büyüklüğünü ve kendisine has, müstakil bir hukuk sistemi olduğunu hukuk ilmi ile iştigal eden, bazı şarkiyatçılar ile diğer bazı gayr-i müslimler de, takdir ve itiraf etmektedirler.
Bu cümleden olarak; meşhur şarkiyatçı Corci Zeydan'ın, Medeniyet-i İslâmiyye Tarihi adlı eserinden, İslâm hukuku ile batı hukukunu mukayese eden bir pasajı, s ad eleştirerek alalım.  [15]
İslâmiyet devlet şekline girdiği zaman, müslümanların emirleri (idarecileri, devlet başkanları) ve diğer hükümet reisleri, şahsî haller ve medenî muameleler bakımından halk arasında meydana gelen ihtilâfları fasletmek ve memleketin intizamını temin etmek için kanunlar koymaya mecbur olmuşlar ve bu hususta Kur'ân-ı Kerim ile hadîs-i şeriflere müracaat etmişlerdir. Onlar, Kur'an ve sünnetten çıkardıkları hükümlerden meydana gelen bir kanunla memleketi nizama koymuşlar ve halkın üzerindeki hâkimiyetlerini tahkim etmişlerdir.
Yunanlılar -kısa bir müddetten başka- sair zamanlarda büyük bir devlet teşkil edemediklerinden, kanunlar ile idari, adlî ve devlete ait nizamlar koyma hususunda pek ehemmiyetli bir gayret göstermemişler ve fikri faaliyetlerini felsefeye ve teferruata ait şeylere sarfetmişlerdir.
Romalılara gelince, Arabların memleketlerinin genişlemiş olduğu gibi bunların da memleketleri genişlemiş olduğundan ve hâkimiyetleri her tarafa yayılmış bulunduğundan, şan ve şöhret sahibi olmuşlar ve kanunlar, nizamlar koymaya mecbur kalmışlardır.
Bununla beraber, Romalılarda kanunlar ve nizamlar, ancak, bu devletin kuruluşundan bir kaç asır sonra, 533 senesinde, meşhur kanun koyucusu Jüstinyen zamanında tekemmül edebilmişti.
Bu kanunlar ve nizamlar da, Latin, Sobins ve Romaya tabi olan diğer kavimlerin, zamanın geçmesi ile bir araya gelen ve tevali eden bir takım âdet ve inançlarından ibaret idi. Tedricen toplanan bu adetler ve inançlar, Jüstinyen'in zamanında bir kanun olmuştu.
Müslümanlar ise, kanuni hükümlerini Kur'ân-ı Kerim ile hadîs-i şeriflerden iktibas etmişlerdir.
Müslümanların, -İslamiyetin zuhurundan itibaren- gerek Kur'ân-ı Kerimi, gerekse hadis-i şerifleri hıfz ve teallüme ne kadar ehemmiyet verdiklerini daha evvel göstermiştik. Bundan dolayıdır ki, İslamiyetin ortaya çıkışından itibaren, iki-üç asır geçmeden, isla-mî kanunlar ve nizamlar, tekâmül mertebesine ulaşmış ve fıkıh ilmi vücuda gelmiştir.
Fıkıh, dünyanın en yüksek kanunî hükümlerini câmi'dir. Müslümanlar nasıl bir şekilde dinlerini tesis ve neşretmişlerse; bunda da öyle bir sür'ate muvaffak olmuşlardı.

0 σχόλια: