İmâmı A'zam'ın Metodu


İmâmı A'zam'ın Metodu

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.), bir hâdisenin hükmünü çıkaracağı zaman, önce Allah'ın Kitabı olan Kur'ân-ı Kerime, sonra da Peygamber (s.a.v.)'in Sünnetine ve ashâb-ı kirâm'ın kavillerine istinad etmek ve her hâdisenin hükmünü bunlara dayanarak çıkarmak isterdi. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe (r.a.)'ye sormuşlar:
“Sen, bir kavüni-bir içtihadını Allah'ın Kitab'ına muhalif düşmüş görünce ne yaparsın?” O, şu cevabı vermiş:
“Kendi kavlimi, Allah'ın Kitab'ı için terkederim.” Yine sormuşlar:
“Ya senin kavlin, Resullah'ın haberine muhalif bulunsa, ne yaparsın?” Şu cevabı vermiş:
“Kendi kavlimi, Resûllah'ın haberinden dolayı bırakırım.” Yine sormuşlar:
“Ya, senin sözün, bir sahâbînin sözüne muhalif bulunacak olsa ne yaparsın?” Ve şu cevabı vermiş:
“Kendi sözümü, sahâbînin sözü için terkederim.” Ve şöyle sorulmuş:
“Ya, bir tabiînin kavli, senin kavline muhalif düşerse, ne yaparsın?” Bu suâle karşı da:
“Eğer tabiî bir er ise, ben de bir erim.” cevabını vermiş.
İmâm Ebû Hanîfe (r.a.), Medîne-i Münevvere'yi ziyareti sırasında, İmâm Muhammed Bakır (r.a.) ile görüşmüştü. Bu ilk görüşmelerinde, Muhammed Bakır, Ebû Hanîfe'ye:
“Sen, Ceddim Resûlullah'ın dinini ve hadislerini kıyâsla değiştiriyormuşsun?” demiş; bunun üzerine İmâm Ebû Hanîfe:
“Allah korusun; böyle bir şey nasıl olur?” cevabını vermiş. İmâm Muhammed Bekir:
“Belki değiştirdiniz.?” deyince; O'na:
“Layık olduğunuz makama oturunuz; ben de bana yakışacak şekilde yerime oturayım. Zira, benim, size hürmetim vardır. Hayatta iken ashabı arasında muhterem olan ceddiniz hürmetine hepiniz, sizlere hürmet etmeye borçluyuz.” dedi.
Bunun üzerine, Muhammed Bakir oturdu. İmâm Ebû Hanîfe de, onun önüne diz çöktü. Ve aralarında şu konuşma geçti: İmâm Ebû Hanîfe (r.a.):
“Size üç suâlim var; onlara cevap lütfedin. Evvelâ: Kadın mı daha zayıftır, erkek mi?”
“Kadın.”
“Kadının mirasta hissesi kaç?”
“Erkek iki hisse alıyor, kadın bir hisse.”
“Bu, ceddin Rasûlullah'ın kavli değil mi? Eğer ben, ceddinin dinini bozmuş olsaydım, kıyâsa göre, erkeğin hissesini bir, kadının hissesini iki yapardım. Çünkü, kadın zayıftır; kazanç yolları azdır. Erkek kuvvetlidir; çok çalışır, çok kazanır; nasıl olsa geçinir. Görüldüğü gibi, ben kıyâs yapmıyorum, nassla amel ediyorum.”
İkinci suâlim: Namaz mı daha faziletlidir, yoksa oruç mu?
“Namaz daha faziletlidir.”
“Ceddinin kavli böyledir. Eğer ben, O'nun dinini bozmuş olsaydım. -Kıyâsa göre- kadın, hayızdan temizlendikten sonra namazını kaza etmesini emrederdim; orucunu kaza ettirmezdim. Fakat, ben, kıyâsla böyle bir şey yapıyor muyum?”
Üçüncü suâlim: Bevil mi (idrar mı) daha pistir, yoksa meni mi?
“Bevil daha pistir.”
“Eğer ben, ceddinin dinini kıyâslarımla bozmuş olsaydım; -kıyâsa göre- bevilden dolayı gusül yapılmasını; meniden dolayı ise, abdest alınmasını emrederdim. Fakat ben, hadîs'e aykırı re'y kullanarak, kıyâs yaparak ceddin Resûlullah'ın dinini değiştirmekten Allah'ıma sığınırım. Allah-u Teâla, böyle bir şey yapmaktan, beni korusun.”
Bunun üzerine, Muhammed Bakır, ayağa kalkıp, Ebû Hanîfe'yi kucakladı ve alnından öptü.
Görüldüğü gibi bunlar, İmâ mı A'zam'ın ictihad sahasında takip ettiği yolu açıklayıcı birer örnektir. 

0 σχόλια: