İslâm Hukuk Prensipleri Açısından

İslâm Hukuk Prensipleri Açısından

    Kur'an'da[1] ve ha­dislerde[2] insan hayatını tehdit eden bir açlık ve zaruret halinde haram fiillerin mubah hale geleceği ve günahın kalkacağı bildirilmiştir. İslâm ölüye değer vermekle birlikte, insana ve hayata daha çok değer vermiş, hayatı korumayı dinin beş temel maksadın­dan biri saymıştır.

            Çağdaş İslâm bilginleri ve fetva kuruluşları, ölüden (kadavra) tedavi maksadıyla organ alınmasına ve hastaya nakledilmesine, çeşitli gerekçelere istinaden cevaz vermişlerdir. Bu cümleden olarak, ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu daha önceki kararlarının yanı sıra 03.03. 1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile, belli şartların bulunması halinde ölü­den diriye organ naklinin caiz olduğuna fetva vermiştir. Yukarıda işaret edilen kurullar ve şahıslar, ölüden diriye organ naklinin caiz olabilmesi için şu şartların bulunması gerektiğini belirtirler:

1. Organ naklinde zaruretin bulunması,
2. Konunun uzmanlarında hastanın bu tedavi ile iyileşeceğine dair güçlü bir kanaatin oluşmuş bulunması,
3. Ölümünden önce kendisinin veya ölümünden sonra mirasçılarının onayının alınmış olması,
4. Tıbbî ve hukukî ölümün kesinleşmiş olması,
5. Organın bir ücret ve menfaat karşılığında verilmemiş olması,
6. Alıcının da buna razı olması.

            Diriden diriye organ naklinin hükmüne gelince; bazı çağdaş İslâm bil­ginleri ve fetva kurulları belli şartlarla buna da cevaz vermişlerdir. Bu cüm­leden olarak Kuveyt Evkaf ve Din İşleri Bakanlığı'na bağlı Kuveyt Fetva Kurulu'nun, Suudi Arabistan'daki Dünya İslâm Birliği'ne bağlı Fıkıh Akademisi'nin ve İslâm Konferansı Teşkilâtı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi'nin kararlarında diriden diriye organ nakli, belli şartlarla caiz görülmüştür. Bunun cevazı için ileri sürülen şartlar ise şunlardır:

1. Zaruretin bulunması,
2. Vericinin izin ve rızasının bulunması,
3. Organın alınmasının, vericinin hayatını ve sağlığını bozmayacak ol­ması ve bu durumun tıbbî raporla belgelendirilmesi,
4. Konunun uzmanlarında operasyon ve tedavinin başarılı olacağına dair güçlü bir kanaat oluşmuş bulunması,
5. Yeterli tıbbî ve teknik şartların bulunması,
6. Organ vermenin ücret veya belli bir menfaat karşılığı olmaması.

            Bu fetvanın dinî dayanağı olarak yukarıda zikredilen deliller, özellikle “Kim bir insana hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibidir”(el-Maide 5/2) ve “iyilik ve takva üzere yardımlaşınız” (el-Maide 5/32) mealindeki âyetler ile yardımlaşmayı, dayanışmayı, fedakârlığı, zararı önleyip fay­dalıyı hâkim kılmayı emir ve tavsiye eden hadisler gösterilmektedir.
            Diriden diriye organ naklini caiz görmeyen çağdaş İslâm bilginlerinin sa­yısı, ölüden organ nakli konusundakine göre biraz daha fazladır. Bu görü­şün sahipleri gerekçe olarak da, insanın kendi organlarına mâlik olmadığını ve onlar üzerinde tasarruf yapma hakkının bulunmadığını, insanın saygıde­ğer ve dokunulmaz olduğunu, organ naklinin hilkati (aslî yaratılış) değiştir­diğini, iki taraf için de denk bir tehlike teşkil ettiğinden bunun zararın zararla giderilmesi kabilinden olduğunu ileri sürmektedirler.
            Ancak, diriden alınan her organ ve dokunun aynı sonucu doğurmadığı ve aynı derecede hayati tehlike, sağlık bozukluğu veya görünüm çirkinliği meydana getirmediği açıktır. Vericiyi riske sokmadığı, sağlığını veya görünümünü bozmadığı takdirde, tıbbî verileri esas almak ve organ nakline -zarureten başvurulan alternatifsiz bir tedavi yöntemi olduğu sürece- olumlu bakmak, herhalde İslâmî prensiplerle ve dinî hükümlerin amaçlarıyla daha uyumlu bir tavır olacaktır.
            Öte yandan, kişiye kendi vücudundan organ veya doku nakli meselesi önemli tereddütlere yol açmamış; İslâm Konferansı Teşkilâtı'na bağlı olan İslâm Fıkıh Akademisi'nin kararında, sağla­dığı yarar, getireceği zarardan fazla olmak, biyolojik veya psikolojik açıdan kişiyi sıkıntıya sokan bir kusur veya rahatsızlığın giderilmesi amacına yöne­lik bulunmak şartıyla bu tür tıbbî operasyonların caiz olduğu belirtilmiştir.
            Buna karşılık aynı kararda, kişinin hayatiyetine son veren, yine hayatiyeti­ne son vermese de vücudun temel fonksiyonlarından birini tamamen sona erdiren organ yahut organların alınması yoluyla diriden diriye organ nakli­nin caiz olmadığı vurgulanmıştır.
    
Değerli Kardeşlerim!
Son olarak şu hatırlatmayı da yapmak istiyorum.
Aracımıza bismillah deyip bindiğimizde Bakara Sûresi 195. Ayetini,

وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ  “Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayınız” ve Zilzal Sûresi فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ  وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür”, ayetlerini aklımızdan çıkarmayalım. Rabbim! Her türlü kazalardan, belalardan, afetlerden, depremlerden cümlemizi emin ve muhafaza buyursun inşallah.



[1] Bakara 2/173; el-Maide 5/3; el-Enâm 6/119, 145
[2] Müsned V, 96, 218; Ebu Davut, Et'ime 36

0 σχόλια: